Kenar Mahalle Manifesto (Yön. Egemen Özcan, 2018)
Tam ortasına boylu boyunca serilmiş Porsuk Çayı, üzerine kurulan Avrupa tarzı renkli köprüler, geniş ve yeşil parklar, hareketli sokaklar…
Eskişehir, gerek bayındırlık faaliyetleri gerekse zengin kültürel etkinlikleriyle öğrencilerin tercih ve tavsiye ettiği kentlerden. Ancak kente dışarıdan gelenlerin göremediği, duvarlarla çevrili bir sınır var. İç kısmı albenili ışıklarla aydınlatılan bu duvarların ötesi, şehrin tarihi dokusunu oluşturan halkın yerleşkesi. Fakat ne iç tarafında yaşayanları şehrin kendisinden korumak ister gibi çepeçevre saran duvarlar, dıştaki halkı kabul ediyor ne de halk, hayatlarına sonradan gelip kurulan bu duvarların soğuk yabancılığını kabulleniyor. Çift taraflı bir bilinmezlik, karşılıklı bir yabancılık sürüp gidiyor. Öte yandan duvarların sınırları genişledikçe halkın yaşadığı mahalle, şehrin unutulmak istenir gibi karanlıkta bırakılan kenarların doğru itiliyor. Kendi yağında kavrulmaya başlayan ve bu çerçevede kendi kurallarını, asayiş düzenini kuran azınlık halk da varlığını duyurmak isteyince ortaya Kenar Mahalle Manifesto çıkıyor.
Egemen Özcan’ın yönetmenliğinde amatör kamera ile hazırlanan belgesel, doğaçlama kurgusuna bakıldığında belki bu tekniği gerektiren türden. Zira Eskişehir’in kenar mahallelerindeki bir grup gencin inşa ettiği “mahalleli” dayanışmasını, bu anlayışla bir araya gelip kendilerince “dış dünyanın tehlikelerine” karşı verdikleri savaşı, ülkülerinin ciddiyetine, kendi içlerindeki hiyerarşiye olan saygıyı ve itimadı böylesi amatör bir teknikle gösteren sahneler, belgesel içeriğinin ironisini de ancak bu şekilde yansıtabilir. Madde bağımlılığı, kavgalar, ölümler, kayıplar, yokluk… Hayata karşı kavgalı bir mücadelenin kıvılcımlarını yakacak olan pek çok talihsizlik, bu mahallelerden en acı hâliyle geçmiş. Ancak savaşla başlayan cümlelerin ya öznesi eksik, ya faili belli değil, ya yüklemin nereye varacağı meçhul… “Biz geceleri şu soğukta iki odunu yakıp biralarımızla içimizi ısıtmaya çalışırken bir yandan mahalle için savaşa veriyoruz,” diyerek manifestolarını da duyururlarken bunun neye karşı, ne tür bir savaş olduğu, hep bir soru işareti olarak kalıyor bizler için. Evet, ortada gerçek yaşanmışlıklar, acılar ve ölümler var; fakat uğruna mücadele edilen bu “ülküde” her bir genç, kenara itilip bastırılmış olmanın verdiği psikolojiyle bir bakıma Don Kişot’un izinden yürüyor.
Kenar, Mahalle ve Manifesto olmak üzere üç bölüme ayrılmış belgesel, nitekim sonunda kenar mahalle gençlerinin hayallerini, davalarını, peşinde oldukları çabayı dile getiren bir Kenar Mahalle Manifesto’suna dönüşüyor.