Yaz aylarının merakla beklenen açık hava film gösterimleri “Bir Yaz Gecesi Sineması”, 11-14 Temmuz tarihleri arasında tarihi Beykoz Kundura’nın Boğaz kenarında yer alan eşsiz ortamında sinemaseverlerle buluştu. Bu sene üçüncüsünü “Bir Yaz Gecesi Sineması” müzik teması altında bir araya getirdiği seçkisi ile seyircileri beyaz perdede Paris- Havana- New York rotasında cazın ustaları, ritmin babaları, kısa film seçkisi Jazz Shorts ve sürpriz gösterimi ile sinemanın ritmini izleyicisiyle birlikte yakaladı.
Kundura Sinema, Beykoz Kundura Fabrikası’nın Kazan Dairesi’ne yerleşerek seyircileri ile geçtiğimiz Kasım ayında ilk defa buluşmuştu. Sinemaseverleri Temmuz ayında “Bir Yaz Gecesi Sineması” başlığında açık hava sinemasına davet eden Kundura Sinema, Cuma ve Cumartesi gösterimlerini DJ performansları ile renklendirerek seyircilerine bir kez daha benzersiz bir deneyim sundu.
Ritmin babaları: Tap Dansın Bilinmeyen Kökenleri Beyaz Perdede Hayat Buldu!
“Bir Yaz Gecesi Sineması” açılışını yönetmen George T. Nierenberg’in 1979 yapımı No Maps On my Taps filmi ile yaptı. 1950’lerde popüler olan tap dansı geleneğini 1970’ler sonunda yeniden dirilten üç siyahi dansçının hikayesini anlatan belgesel, izleyeni hipnotize eden bu dansın politik arka planını da beyaz perdeye yansıttı. Amerikalı siyahların hayatta kalmanın bir yolu olarak kendi kendilerine öğrettikleri tap dansının ritim, ruh ve melodiyle örülmüş hikâyesini izleyiciler ile buluşturdu!
Yönetmen Martin Ritt’in 1961 siyah- beyaz yapımı Paris Blues seyircileri görkemli Paris sokaklarına götürdü. Aşk, hayaller ve arkadaşlık üzerine kurgulanmış filmde iki Amerikan caz müzisyeninin kendi ülkelerinin gerçeklerinden kaçıp sığındıkları Paris’te aşk sayesinde hayallerini, geleceği ve şimdiyi sorgulamasını konu alıyor. Trompet efsanesi Louis Armstrong’un mini rolü ve Duke Ellington imzası taşıyan film müzikleri tüm seyircilere Paris’te Caz Başkadır dedirtti.
Yönetmen Bob Fosse’un kendi hayatından ilhamla 1979 yılında çektiği All That Jazz şov dünyasıyla ilgili bir öz-sorgulama niteliğindeydi. Güzel kadınlara ve eğlenceye düşkün yetenekli bir koreograf olan Joe Gideon’ın dansın baş döndürücü dünyasında ölümlülüğüyle yüzleşmesinin hikâyesini anlatan filmin sürreal geçişleri, şiirsel dili ve benzersiz koreografileri seyircilere caz ile dolu unutulmaz bir gece yaşattı.
Açık Havanın Kapanışında Jazz Shorts: Uzun hikayelere Kısa Şarkılar
1930’larda çekilmiş dokuz kısa filmle seyirciler cazın en hararetli dönemlerinden birine ışınlandı. Duke Ellington, Hoagy Carmichael, Louis Armstrong, Bessie Smith ve Billie Holiday gibi caz devlerinin müzikleri eşliğinde ABD’deki sosyo-politik gerginliklerinin nasıl müzikal devrimlere yol açtığı siyah beyaz görüntüler eşliğinde beyaz perdeye yansıdı.
Seçkide yer alan kısa filmler: usta yönetmen Fred Waller’den üç film birden 1933 yılında çektiği A Bundle of Blues, 1934 yapımı Cab Calloway’s Hi-De-Ho ve 1935yapımı Symphony in Black. Yönetmen Leslie M. Roush’un ise aynı yıl çektiği iki kısa filmi 1939 yapımı Artie Shaw’s Class in Swing ve Hoagy Carmichael seyirciler ile buluştu. 1929 yapımı yönetmen Dudley Murphy’nin Black and Tan Fantasy ve St. Louis Blues, yönetmen Don Aspiazu’nun 1933 yılında çektiği Jazz a la Cuba, 1932 yapımı yönetmen Aubrey Scotto’nun Rhapsody in Black & Blue programda yer alan diğer kısa filmlerdi.
İzleyicilere Gecenin Sürprizi The Connection: Karanlık Bağlar
Yönetmen Shirley Clarke’ın 1961 yapımı The Connection filmi klasik bir şehir efsanesini, yani müzik ve madde kullanımı arasındaki “bağlantıyı” irdeliyor. İlk gösterildiğinde oldukça ses getiren film bir apartman dairesinde birlikte yaşayan bir grup müzisyen arasındaki bağı, başka “karanlık” bağlantılar üzerinden ve New York bağlamı içinden anlattı.
Dansı, müziği, tutkuyu, eğlenceyi, tarihi ve sinemaseverleri bir araya getiren “Bir Yaz Gecesi Sineması” sinemaseverlere yıldızların altında oldukça keyifli bir seyir deneyimi sundu. Dört gün içinde altı gösterim, 2 DJ performansı ve 1100 izleyici ile yaza damgasını vurdu. Kundura Sinema’nın etkinliklerini ajandalara not etmeye devam.