1- Fire At Sea (Gianfranco Rosi-2016)
“Dağlar bizi gizleyemedi, insanlar bizi gizleyemedi; biz de denize kaçtık. Deniz gidilecek bir yer değil. Denizde gidilecek bir yol yok.”
Doğduğunuzdan beri yaşadığınız evi, sokağı, mahalleyi, semti, şehri, ülkeyi bir gün terk etmek zorunda kalsanız ne olurdu? Her gün selam verdiğiniz insanların ölümlerine tanıklık etseniz ya da onlarla birlikte ülkenizden kovulsanız ne yapardınız? Politikacıların, siyasetçilerin suçları yüzünden, olayla bir bağlantınız bile yokken fatura size kesilseydi ne olurdu? Fire At Sea, kaçacakları bir yeri olmayıp denize kaçan mültecilerin hikâyesini anlatıyor. Üstelik kabul edilmeyeceklerini bile bile denizleri aşıp hiç bilmedikleri topraklara kaçan bu insanlara, insan değil de birer sayı gözüyle bakıldığının da farkındalar. Kimse denizde boğulan, sokaklarda hastalıktan ya da açlıktan ölen bu insanların isimlerini dâhi bilmeyecek ve unutulup gidecekler. Belgeselde, buna tanıklık eden İtalyanlara ve gördükleri korkunç gerçekliklere yer veriliyor; böylece savaşların televizyondan izlediğimiz gibi basit olmadığını anlamamıza yardımcı oluyor.
filmden ziyade,belgesel içerikli bir araştırma olmuş.