Paris’te bir tren garında gizlice yaşayan Hugo Cabret (Asa Butterfield), garın güvenlik görevlilerinden kaçarken Isabelle’le (Chloë Grace Moretz) karşılaşır ve onunla arkadaş olur. Hugo, babasından kalan tek hatıra olan otomatonu (yazı veya çizim için tasarlanan bir tür robot) çalıştıracak anahtarın, Isabelle’in babasından aldığı kalp şeklindeki anahtar olduğunu fark eder. Çalıştırdıkları otomaton Le voyage dans la lune (1902) filmindeki ay resmini çizer. O resim sayesinde Georges Méliès’yle (Ben Kingsley) tanışırız. Sinema tarihine en düşkün yönetmen olan Martin Scorsese, Hugo (2011) filmiyle seyirciyi sinemanın kökenlerinde eğlenceli bir gezintiye çıkarır. Bu gezinti sırasında azimli bir çocuğun hikâyesi de seyirciye eşlik eder. Kusursuz teknik özellikleriyle birlikte büyülü bir dünya yaratan film, yedinci sanatı neden sevdiğimizi bize tekrar hatırlatır.
[tooplay file=”http://filmhafizasi.org/videos/Hugo.mp4″ type=”mp4″]