Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri, İstanbul kent tarihinin aslî unsurları arasında yerini alan sokak köpeklerinin, birbirini izleyen iki farklı dönemini yansıtıyor.
Kentin bu dört ayaklı kalabalık grubu, Fetih’ten Tanzimat’a uzanan dört yüzyıllık ilk dönemde, gündelik hayatı insanlarla paylaştı; içe dönük mahalle hayatında yerleşik nüfusu yabancılara karşı korudu. 19. yüzyıl başlarından itibaren ise modernleşme hareketleri ile birlikte, Batılı kentlerde uzunca süredir uygulanan tasfiyeye maruz kaldı, sürgün edildi. Sokakları ana vatanı bilen İstanbul’un ıssız karakterlerinin bu trajik hikâyesi büyük itilafa kadar kesintisiz devam etti.
Serginin küratörü Ekrem Işın, İstanbul köpeklerinin en az insanlar kadar şehir hayatının toplumsal serüvenine katıldıklarını, yönetim ve güvenlik sorunlarında uzmanlaştıklarını, kendilerine özgü bir ortak yaşam felsefesi geliştirdiklerini ifade ediyor. Işın, şehri ziyaret eden Batılı gözlemcilerin, hayvanları bile toplumsallaştıran bu kültürün inceliklerine merakla yaklaştığını vurguluyor.
Dönem kaynakları incelendiğinde, İstanbul köpeklerine bakış açısı daha çok belediyecilik noktasında yoğunlaşıyor. Kaynaklarda sokak köpekleri, şehir temizliğini sağlamakla yükümlü birer belediye memuru olmanın yanı sıra mahalle güvenliğini sağlayan birer bekçi olarak da görülüyor.
Serginin danışmanı Catherine Pinguet, hayvan meselesini ciddiye alanlara yöneltilen “bir hayvan için neden bu kadar lakırdı?” sorusunun, İstanbul sokak köpeklerinin dostu ve koruyucusu olanların çok iyi bildiği sıradan bir yaklaşım olduğunun altını çiziyor. Pinguet, John Berger’in Why look at Animals? (Niçin Hayvanlara Bakmalı?) başlıklı derleme kitabının insanlara durmak ve bakmak konusunda bir çağrı niteliği taşıdığını belirtiyor ve soruyu şöyle cevaplandırıyor: ‟Çünkü onların özgürlüğü benim özgürlüğümün teminatıdır.”
Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri sergisi, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan bu süreci, fotoğraflar, seyahatnameler, kartpostallar, dergiler ve gravürler eşliğinde gözler önüne seriyor.
11 Mart 2017 tarihine kadar açık kalacak sergi, Beyoğlu Tepebaşı’ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde, Pazar günleri hariç hafta içi her gün 10:00 – 19:00 saatleri arasında gezilebilir.