Alonso Ruizpalacios’un yönetmenliğini yaptığı Museo (2018), izleyiciyi 1980’lerin Meksika’sına götürür. Gerçek olaylardan esinlenen filmin olay örgüsü bir soygun ile başlar. Juan ve arkadaşı Benjamin, iki veterinerlik öğrencisidir. Fakat okul konusunda başarılı oldukları söylenemez. Artık farklı bir hayat yaşamak istediklerine karar verirler. Kendilerine yeni bir yol çizmek isteyen ikili, ulusal hazine olarak bilinen Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi’nden tarihi eserler çalarlar. Bu olay, ikisinin hayatını baştan sona değiştirir.
Museo, son derece farklı ruh hâllerinden, farklı bölümlerden bir filmdir ve Ruizpalacios’un katmanlı hikâyesi bu bölümlerin her yönüne eşit derecede yatırım yapar. Film bir aile dramını, yol arkadaşlığı örgüsünü ve bir kaybetme hikâyesini aynı anda barındırır. Ruizpalacios’un ustaca yönetimi ve Gael García Bernal’ın etkileyici performansı, izleyicileri bu gerçek hikâyenin içine çeker. Museo, suçun ve adaletsizliğin kesiştiği noktada, izleyiciyi dostlukların ve fedakârlıkların sınavdan geçtiği bir yolculuğa davet eder. Gerilim dolu sahneleri, karakter derinliği ve etkileyici atmosferiyle herkesi büyülemeye aday bir yapım olarak belirir. Gerçek bir hikâyenin bu vurucu anlatımı, tarihsel önemi olan bir dönemi tekrar canlandırırken düşündürücü bir deneyim sunar.