The Way We Were (1973, yön: Sydney Pollack)
Amerikan Film Enstitüsü tarafından oluşturulan tüm zamanların en iyi 100 aşk filmi listesinin (AFI’s 100 Years… 100 Passions) 6. sırasında yer alan The Way We Were, dramatik bir aşk hikâyesini içinde barındırmasıyla birlikte, dikkat çekecek derecede de politik bir tavır sergilemektedir. Soğuk savaş döneminde, savaş karşıtı bir aktivist olan Marksist Katie karakteri üzerinden dönemin Hollywood’una karşıt bir duruş sergilenir. Amerikan popüler kültürüne mal olmuş kült bir eser mahiyeti taşıyan filmin replikleri pek çok dizi ve filme konu olmuştur. Çekildiği tarihten bu yana, filmi izleyen üç nesil kadının da hayatının bir döneminde, karşısındaki adamın anlamayacağını bile bile, son vuruşu yapmak için “Your girl is lovely Hubbell” dediğini hayal ettiren filmdir.
Film, adından da anlaşılacağı üzere kendisi olmaktan vazgeçemeyen Marksist Katie ve politika ile arası hiç de iyi olmayan edebiyatçı Hubbell’ın aşkını konu edinir. Katie, üniversite yıllarındaki idealizmini hiçbir zaman kaybetmemiştir ve Hubbell için zor bir kadındır. Aşk, bambaşka karakterlere sahip bu iki insanı yola getirebilir mi bilinmez ancak yapım, en iyi aşk filmleri listesindeki konumunu perçinleyerek çok sayıda önemli ödülün sahibi olmuştur.
Three Days of the Condor (1975, yön: Sydney Pollack)
James Grady’nin Six Days of the Condor romanından uyarlanan politik gerilim türündeki film, ABD’nin bir gün petrol krizi yaşaması durumunda, Ortadoğu’yu işgal etme planı olduğunu o tarihlerde izleyiciye anlatmaktadır.
Vietnam yenilgisi, CIA’in Ortadoğu ve Uzakdoğu’daki karanlık faaliyetleri ve Watergate Skandalı gibi olayların yaşandığı 1970’li yıllarda ABD’de komplo teorilerine dayanan ve adına “paranoid gerilim” veya “komplo gerilim” denilen bir seri film olarak çekilmiştir. The Conversation (1974) ve All the President’s Men (1976) gibi türünün önemli örneklerinden biri sayılan Three Days of the Condor’da, CIA’in dünyada kendisi ile ilgili yayınlanmış bütün kitap ve dergilerini tarama görevi verdiği “Akbaba” kod adlı memurunun, bir yemek molası dönüşünde, bürodaki tüm iş arkadaşlarının öldürüldüğünü görmesi üzerine, hem kendi hayatını kurtarmak için kaçması hem de olayları çözmek adına yaptığı araştırmada örgütün sanıldığından da karmaşık ve yozlaşmış yapısını keşfetmesi anlatılmaktadır. 1976’da “En İyi Kurgu” dalında Oscar’a, “En İyi Kadın Oyuncu” (Faye Dunaway) dalında da Altın Küre’ye aday gösterilmiştir. Filmin özgün müziğini yapan Dave Grusin de bu çalışması ile 1977 yılında Grammy ödülüne aday olmuştur.
Ezgi Ulukoca