“Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar.”
Oğuz Atay – Tutunamayanlar
İstismar; Türkçe’ye Arapça’dan, “iyi niyeti kötüye kullanma, sömürme” anlamlarında geçen bir sözcüktür. “Karşıdakini, kendi rızası olmadan ve iradesini dikkate almadan sömürmek” gibi anlamlar da içerir. Diğer yandan istismar, sadece iradesini kontrol edebilme güdüsü bahşedilmiş insanlığa mahsus değildir. Hayvan haklarını hiçe sayıp gücünü dilsiz ve mazlum üzerinden kanıtlamaya çalışan insansılar, sessiz kaldığı her vakanın çoğalıp kökleneceğini bilmek istemeyen üç maymunlar, güç ve otorite kaybetmemek adına koltuklarına zamklananlar, doğayı ve duyguları gözlerindeki dağlar ile istismar eden sevgi yoksunları ve tüm dünyada politikanın bir aracı olarak kullanılan sinirsel, psikolojik harekât… Hazırladığımız listede, “İstismar Filmleri” deyince aklımıza gelenleri, sizlere de hatırlamak istedik.
Keyifle okumak ne mümkün.
1- Marion, 13 ans pour toujours (2016, yön: Bourlem Guerdjou)
Paris’in Essonne bölgesinde, 13 Şubat 2013’te, sosyal ve sanal çevresinde tacize uğradığı, şiddete maruz kaldığı için on üç yaşındaki Marion Fraisse intihar eder. Boynuna bir eşarp dolayarak kendini dolabına asar. Marion’un annesi Nora Fraisse’in “Marion Hep 13 Yaşında” adıyla isyanını dile getirdiği kitabı, 21 Ocak 2015’te yayınlanır ve Fransa’da best-seller olur. Ardından France3 televizyonunun desteğiyle, başrolünü Julie Gayet’nin oynadığı Marion, 13 ans pour toujours, bir tv filmi olarak çekilir, 28 Eylül 2016’da ise gösterime girer. Ancak bu talihsiz olay sonrasında, 2014 senesinde, okul içi şiddet ve cezalanma yasasına kavuşabilen, tüm okullarında etkin kurslar açan Fransa, Marion’u hep on üç yaşında hatırlamak ister fakat Marion’dan geriye bir eşarp, bir de cep telefonu kalmıştır. (Dilan Salkaya)
2- Mutluluk (2007, yön: Abdullah Oğuz, öykü: Zülfü Livaneli, Sırrı Süreyya Önder)
“Bir daha köye dönemeyiz değil mi?” diye hüzünlü bir soru soran Meryem Ana figürü hayal ettiniz mi hiç? Masumiyeti sorgulayanların farkında olmadan Tanrı’ya karşı çıkarak büyük cefalar çektirdikleri, Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in tarihte ilk örnek olduğu bekâret vakası, Anadolu’nun feodal hapishanelerinde son bulmayacak elbet. Zar, hayatı ancak bir şans oyunu kadar ciddiye alan adamların masasında meze oldukça, ahlâk; tavlada kapı almaktan öteye gidemeyecek. (Alpaslan Paşaoğlu)
3- The Wild Child (1970, yön: François Truffaut)
Doktor Itard rolüyle karşımıza çıkan Truffaut, 18. yüzyıl Fransa’sında yaşanan gerçek bir olaydan esinlenerek ormanda başıboş gezerken bulunan vahşi bir çocuğun “evcilleştirilme”, medeniyet denilen bir canavara ortak edilme hikâyesini aktarır. İnsanlar Vahşi Çocuk’u Victor’a dönüştürürken, onu tepeden tırnağa bir değişime hapsederler. Vahşi Çocuk’u bir obje misali kendi hayatından koparıp modern dünya içinde bir seyir nesnesine dönüştüren, istismarı doğa üzerindeki egemenlik hırsıyla açığa vuran insanoğlu, onu bir hayvan gibi eğitmek isteyecektir. (D.S)
4- Laleli’de Bir Azize (1998, yön: Kudret Sabancı, öykü: Serdar Akar, Önder Çakar)
Tutunamayanların muhiti Laleli. Bakire kadın fantezisine sahip mahlûkların en şerefsizi ve patronlarını dolandırmaya çalışan pezevenkler silsilesi. Çekildiği yıl itibariyle bavul ticaretinin merkezi olan Laleli’de, bavulun taşıdığı maddesel anlam kadar karşılık bulamayan bir kadının yok sayılması. Gemide (1998) filmine kontra yapan senaryosuyla kadının araçsallaştırılmasını betimleyen en rahatsız edici yerli örneklerden. (A.P)
5- Spotlight (2015, yön: Thomas McCarthy)
Tom McCharty’nin ses getiren, yine yaşanmış bir hikâyeden sinemaya uyarladığı filmi Spotlight, Boston’da Katolik Kilisesi’nin göz yumduğu çocuk istismarının, The Boston Globe gazetecileri tarafından gün yüzüne çıkarılışını konu edinir. Gazeteye editör olarak alınan Marty Baron, gazetede gördüğü pedofil bir rahip haberi üzerine ekibiyle birlikte konunun üzerine eğilir ve yozlaşmanın, yalnızca din ve ahlâkın ardına sığınan kilisede değil, devletin çeşitli kademelerinde de köklendiği ortaya çıkar. (D.S)
6- The Road to Guantanamo (2006, yönetmen-öykü: Michael Winterbottom)
Terörizm, insan haklarını ihlâl eden en büyük istismar şeklidir. Kitlelerin canını alan bu yöntem, ardında pek çok yalnızlık bırakır. Peki toplumların köklerine kibrit çakan, manipüle güçlere ne demeli? Guantanamo, ABD’nin kendisinden olmayan insan türlerine karşı uyguladığı ana istismar üssü, bilindiği üzere. Öyle ki, bahse konu olan üssü anlatan film oyuncularının, Berlin’de aldıkları ödül sonrası ABD’ye dönüşlerinde El-Kaide örgütü üyesi sanılarak havalimanında göz altına alınmaları, senaryoyu anlatmaya gerek bırakmıyor. (A.P)
7- Mea Maxima Culpa: Silence in the House of God (2012, yön: Alex Gibney)
Spotlight’da olduğu gibi yine gücünü kötüye kullanan bir kiliseyi odağına yerleştiren, “Madonna Ağlıyor” ismiyle Türkçeleştirilen belgeselde, yönetmen Alex Gibney, bir kronoloji izleyerek Katolik Kilisesi’nde yaşanan vakaları ele alır. ABD’de rahiplerin tacizine karşı ortaya konulan ilk halk ayaklanmasını araştırırken, İrlanda ve İtalya’nın, hatta Papalıktan istifa eden Kardinal Ratzinger’ın da üstünü örten bir giz perdesini aralar. (D.S)
8- Earthlings (2005, yönetmen-öykü: Shaun Monson)
Hayvanların haklarının ve canlarının istismar edildiği bir dünyada, konuyu irdeleyen en önemli belgesellerden biri Earthlings. Anlatıcılığını Joaquin Phoenix’in, müziklerini ise Moby’nin yaptığı eser, insanı hayvandan ayıran yegâne şeylerden biri olan hayal gücünün vahşileşmek için kullanıldığında, ancak hayvanı hayvandan ayıran bir örnek hâline geldiğini gözler önüne seriyor. (A.P)
9- North Country (2005, yön: Niki Caro)
Minnesota’daki bir madende zor koşullar altında çalışan bir grup kadın madenci, sırf kadın oldukları için maruz kaldıkları hakaretlerle, sözlü ve fiziksel tacizle baş etmek zorundadırlar. Josey (Charlize Theron), eşinden şiddet gördüğü için ailesine sığınır ancak “kadının yeri kocasının yanıdır” zihniyetiyle hareket eden aile de sağlıksız bir portre çizer. Aşağılanan, tehdit edilen Josey, filmde kadını değersizleştiren erkek zihniyetince susup sinmesi beklenirken harekete geçer. Maden işçisi bir kadının şehirdeki ilk cinsel taciz davasını açmasını konu edinen North Country, iş hayatındaki ayrımcılığı, yıldırma politikasını ve fiziksel, duygusal istismarı konu edinir. (D.S)
10- Polisse (2011, yönetmen-öykü: Maïwenn)
Yarı belgesel niteliği taşıyan Fransız yapımı Polisse, insanlığın en alçak suçu olan pedofili vakalarını ele alıyor. Çocuklarına kötü davranan ebeveynlerin yaratmış olduğu travmatik etkiler ve toplumla kopuş yaşayan pek çok çocuğun hayatından kesit sunan film, konuya, Fransız emniyet teşkilatının kendi hayatlarında da problemler yaşayan bir polis timinin gözünden bakıyor. (A.P)