Keşfedilmeyi bekleyen yetenekli oyun yazarı Jonathan Larson’un hayatından uyarlanmış, 80’ler sonunda New York’ta geçen tick, tick…BOOM! (2021), izleyeni hikâye içinde hikâye barındıran dokunaklı bir yolculuğa çıkarıyor. Jonathan sekiz yıldır itinayla üzerinde çalıştığı “Suberbia” isimli müzikal ile türe yeni bir soluk getirmeye çalışmaktadır. Kısa süre sonra gireceği otuz yaşından önce, eserinin bir yapımcıdan teklif alması ve sahnelenmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Ancak işler istediği gibi ilerlemez ve Jon hem sevdikleriyle sorunlar yaşamaya hem de yaratım sürecinde derin sancılar çekmeye başlar.
12 yıl boyunca Broadway’de sahne almış ünlü Rent müzikalinin yaratıcısı Jonathan Larson’ın hikâyesini, yaratım sürecinde yaşadıklarını ve dönemin atmosferini güçlü bir dille anlatan film; duygu yüklü besteleri, fonuna aldığı dönem tonları ve Larson’ı canlandıran Andrew Garfield’a Altın Küre’de En İyi Erkek Oyuncu ödülü getiren başarılı oyunculuk performansı ile Netflix’in ses getiren yapımları arasında yerini aldı.
Müzikal deyince sıklıkla akla gelen klişelere sırtını yaslamayarak, türün sinemada -hikȃyenin gerçekliğini göz önünde bulundurursak tiyatro sahnesinde de- sıklıkla rastlanan örneklerinden sıyrılan tick, tick…BOOM! (2021), Lin-Manuel Miranda’nın da ilk uzun metrajlı eseri.