Laura Kasischke’nin aynı adlı romanından Gregg Araki’nin perdeye uyarladığı White Bird in a Blizzard, annesi esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan on yedi yaşındaki Kat’in büyüme ve cinselliği keşfetme hikâyesi. Kocasını sevmeyen, kızının gençliğini ve sevgilisini kıskanan, kendisinden çalındığını düşündüğü hayatını geri isteyen depresif anne Eve ile de aile olamamayı irdeleyen bir film. Tam da büyüyüp serpilme döneminde olan Kat, annesinin kayboluşundan çok daha önemli dertlere sahip, oldukça güzel ve çekici bir kızdır. Okumak için ayrıldığı eve yıllar sonra geri döndüğünde ise ergenlik dönemini atlatmış olgun bir kadın olarak daha önemli sorunlarla, geçmişiyle ilgilenmeye başlar. Sık sık rüyasında annesini karlar içinde yatarken gören Kat’in rüyaları, annesinin bir cinayete kurban gittiğinin açığa çıkmasıyla anlam kazanır. Babası, annesini öldürmüş, bir süre derin dondurucuda sakladıktan sonra gömmüştür. Cinayet sebebinin altındaysa kıskançlıktan çok daha çarpıcı bir neden yatmaktadır. Klasik bir Amerikan gençlik dizisi tadında ilerlediğini söyleyebileceğimiz film, son yıllarda çokça yapılan milenyum çağının gençlik sorunlarını vermek yerine dram ve gerilime eşit mesafede durarak 80’li – 90’lı yıllarda büyüyen bir genç kızın hayatına eğilir ve ortaya ritmiyle, sürpriz sonuyla, güzel kadınlarıyla tek solukta izlenen bir film çıkar.