Force Majeure (Turist, Yön: Ruben Östlund, 2014)
Ruben Östlund yönetmenliğindeki İsveç yapımı film, Filmekimi kapsamında merakla beklenenler arasındaydı. İlk olarak çekirdek bir ailenin karla kaplı Fransız Alplerinde tatil yaparken bir fotoğrafçıya verdikleri pozla açılan sahnede film, göz alan beyaz içerisinde rengârenk mutlu bir aile tablosunu gözler önüne serer adeta. Kayak yaparak geçirecekleri kısa tatilde, muazzam bir manzara karşısında bir restoranda öğle yemeklerini yemek üzereyken beklenmedik bir çığ tehlikesi atlatırlar. O esnada çocuklarını kurtarmaya çalışan anne Ebba, kocası Tomas’ın adını haykırır fakat Tomas canını kurtarmak için çoktan koşarak kaçmıştır. Kendisinden umulanın aksine bir davranış sergileyerek çocuklarını ve karısını korumak yerine, telefonunu kaptığı gibi ortadan kaybolur. Ortalık dindiğinde ise hiçbir şey olmamışçasına tekrar geri döner fakat masada yaşanan ve ardından odalarına varana dek süren derin sessizlik, beraberinde binlerce soruyu taşıyarak bu noktadan sonra kimseye rahat vermeyecektir. Son anda engellenen çığ felaketi fiziksel olarak bir zarara yol açmamış olsa da aile kavramı üzerine düşmüştür bir kere. Erkeğin evin direği ve koruyucusu olma tabirine nazire bir durum yaşanır. Sonrasında ise komedi unsurlarıyla da bezenmiş filmde izlenen, bir erkeğin kendini ispatlama yolundaki nafile çabasıdır. Beyazın dondurucu soğukla kaynaştığı filmde, mekânlar, renkler ve ayrıca müzik izleyeni her daim uyanık tutmayı başarmaktadır. Yaşanan talihsiz bir olayın hiç yaşanmamış olmasını dilemekten doğan kabullenmeme hali birçok soruyu da beraberinde getirir. Dört başı mamur bir aile kavramı var olabilir mi? Babanın hep kanıksanan korumacılığı ve annenin içten gelen koruyucu güdüleri ölümün kıyısına varıldığında, ansızın hayatta kalma çabasına yenik düşer mi? Hem toplumsal açıdan hem de aile içerisinde erkek rolünü irdeleyen film kahkahalarla izlenirken bir yandan da izleyeni düşündürmeyi başarıyor.
White Bird in a Blizzard (Karda Bir Beyaz Kuş, Yön: Gregg Araki, 2014)
Tam bir Amerikan rüyası içinde, dışarıdan bakıldığında kusursuz bir aile tablosunda gerçekte yaşananla örtüşenlerin sayısı çok azdır. Gregg Araki’nin yönettiği filmde, evinin hanımı olma rolünü hakkıyla yerine getiren çekici anne ve eş Eve bir gün ansızın ortadan kaybolur. Bu gizemli kayboluşun ardından annesinin yokluğunu rahata ermek olarak gören 17 yaşındaki Kat kendisini keşfetmeye koyulur. Hem cinsel ve hem duygusal açıdan özgürlüğünün keyfini sürerken rüyalarına giren annesi Kat’e rahat vermemektedir. Bu rüyalara anlam veremeyen Kat zamanla bu gizemli kayboluşun ardındaki gerçeği öğrenecektir. Kat’in büyüme hikâyesini temeline almış olan filmde esasen insanların hiç de kendilerini ortaya koydukları gibi olmadıklarına bir kez daha tanık oluyoruz. Hikâye bilindik göndermeler ve de beklendik olaylar çerçevesindeymiş gibi bir izlenim verse de sonunda izleyiciyi ters köşe yapmayı başarıyor.
Ebru Çavuşoğlu