Hayatın başından itibaren eğitim ve iş dünyasıyla gelen nice sorumluluk bir yana, ebeveyn olmanın tanımı ve sorumluluğu kadar ağır olanı yok kuşkusuz. Ancak aile tanımının altını tam anlamıyla doldurabilmek için bütün bir adanmışlık, sevgi, şefkat ve tüm insanî duyguların bireyde özümsenmiş olması gerekir; yani tam da Willoughby ebeveynlerinin yoksun olduğu duyguların…
Tek istedikleri, diğer sıradan aileler gibi sevgi ve saygıya dayanan bir ebeveyn-çocuk ilişkisi olan dört kardeş, ne yazık ki anne ve babaları tarafından hiç sevgi göremez. Dahası, sürekli engellenmeye, susturulmaya, bastırılmaya maruz kalırlar. Durum öyle bir noktaya gelir ki artık Willoughby kardeşler, anne ve babalarını hayatlarından çıkarmayı göze alır. Bunun için yapmaları gerekense oldukça kolaydır: onlara “çocuksuz” bir tatil armağan etmek. Böylece anne ve babalarını apar topar evden gönderen çocuklar, tam özgürlüklerine kavuştuklarını sandıkları sırada kapıları çalar ve ardındaki kişi; hiç ummadıkları bir maceranın, tehlikelerle dolu bir kaçış mücadelesinin kapısını aralayacak olan dadıdır.
Geçmişten bugüne pek çok dadı filminden nostaljik tatlar taşıyan, animasyon türündeki The Willougbhys, günümüzde birbirinden uzaklaşmış birey imgesiyle birlikte dağılmaya yüz tutmuş aile bağlarına dikkat çekerken ebeveyn olmanın sorumluluğunu ve anlamını da oldukça eğlenceli bir kurguyla veriyor.