Bu yıl 6 – 16 Mart tarihleri arasında gerçekleşen 27. Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali, belgesel sinemanın en büyük isimleri ve genç yeteneklerinin katılımıyla devam ederken, festival komitesi de dünya genelinde yükselişe geçen kutuplaşma ve sanatçının sorumluluğu üzerine konuştu.
Genel direktör Elise Jalladeau, Sanat Direktörü Orestis Andreadakis, Program Sorumlusu Yorgos Krassakopoulos, Agora Başkanı Angeliki Vergou ve Yunan Programı Başkanı Eleni Androutsopoulou’nun oluşturduğu festival komitesi, 24 Şubat’ta düzenlenen basın toplantısında, bu yılki festivalin gerçekleştiği iklim hakkında konuştular: “Biz, geniş çevremiz, Avrupa ve hatta tüm dünya için kritik bir andayız” ifadelerini kullandı festival yönetimi. “Kültürümüzün demokrasi, özgürlük, çeşitlilik gibi temel ilkeleri maalesef son zamanlarda tartışmaya açıldı. Bununla birlikte nefret çığlıkları da en tehlikeli şekilde çoğalıyor.”
Bir 1930’lar Belgeseli Olarak Günümüz
“27. Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde gösterilen 261 kısa ve uzun metraj belgesel, belirsiz zamanlarda deneyimlediğimiz olayları tasvir ediyor. Festivalin son basın toplantısından bu yana dört ay geçti ve artık tamamen farklı bir dünyada yaşıyor gibiyiz. Ne yazık ki, daha iyi bir dünyada değiliz. Bazıları, bilim kurgu filmi gibi bir dünyada yaşadığımızı söylüyor, ancak katılmıyoruz. Bu bir bilim kurgu filmi değil, 1930’ların geriye doğru gösterilen tarihsel bir belgeseli, ve bu sefer başrol oyuncuları, ya da daha doğrusu kurbanları bizleriz. Bu, hiçbir şey öğretmeyen bir eğitimsel belgesel. Faşizmin ve unutmuş gibi göründüğümüz totaliterliğin korkunçluğuna dair mide bulandırıcı bir tanıklık. Kimi insanların en kötü şekilde tekrar etmeye çalıştığı korkunç tarihsel gerçeklerin film kaydındayız.” şeklinde konuşan komite, festivalin bu yılki seçkisinin bu konulara dikkat çekmek üzere hazırlandığını da yineledi.
Sanat ve Sanatçının Sorumluluğu
Yükselişe geçen şiddet atmosferinin aniden ortaya çıkmadığını ve uzun bir hazırlık sürecinin ürünü olduğunu ekleyen festival yöneticileri gerçek bilimi alaya alanlar, popülistler ve sanatın işe yaramaz olduğunu kabul ettirmeye çalışanlar tarafından hazırlandığını söyledi. “Ama sanat, demokrasinin en güçlü silahlarından biridir. Sanat bir lüks ya da nötr bir alan değildir. Sorumluluğu vardır, bir sözü vardır, bir duruş sergiler. Ve biz de bu yılki Selanik Belgesel Film Festivali’nde, gerçek hikayeleri yakalayan filmlerle bunu kanıtlamaya çalışacağız” şeklinde konuştu.
Swinton, Drivas, Philibert…
Festival, Perşembe akşamı Piotr Winiewicz‘in yönettiği About a Hero filmiyle açılmıştı. Toplamda gösterilecek 261 belgeselin arasında ise 72 dünya prömiyeri, 40 uluslararası prömiyer ve 11 Avrupa prömiyeri yer alıyor. Tilda Swinton’ın ilk defa uzun metraj yönetmen koltuğunda oturduğu The Hexagonal Hive and a Mouse in a Maze, George Drivas‘ın yönettiği The Biography of a Software, ve Henri Poulain’in yapay zekanın rüyaları ve kabusları nasıl beslediğini araştıran In the Belly of AI’si de festival seçkisi arasında yer alıyor. Festival aynı zamanda, Fransız yönetmen Nicolas Philibert’e yapılan bir saygı duruşu kapsamında, Altın Ayı ödüllü yönetmenin dört belgeselini seyirciyle yeniden buluşturuyor.