Doğduğumuz günden beri sesi kulağımızda.
Besteler yaptı, şarkılar söyledi, şarkılar Müzeyyen’i söyledi. Seksen yıllık emeğiyle göğsüne yasladığı Türk Sanat Müziği’ne, ömrünün tamamını adadı. İstanbul Radyosu’nda, Ankara Radyosu’nda söyledi. Atatürk’e söyledi, ünlü gazinolarda canhıraş alkış tutan seyircisine söyledi. Plak çalışmaları baş tacı edildi, devlet sanatçısı seçildi. Türk gazino tarihinde solistliği başlattı. Söyledi. Felç sonucu sol tarafını yitirdi, söyledi. Küçükken kekeleyen ama şarkı söylerken kekelemeyen bir huyu vardı. Bak sen, bu da mı tesadüftü? Sesini kaybedince bu defa içinden söyledi. Biz yine duyduk. Ağladık, ağlaştık. Derdimiz, kuruyan dermanımız oldu Senar, gözlerimizi kapayıp da dinledik. Aşkın şarabını bir doldurdu, binimiz birden içtik. Günah bizim, kime ne?
Müzeyyen Senar’ı billur sesiyle günümüze gecemize davet edip her daim yaşatırız ama, bir kere de filmleriyle analım. Bilenler, bilmeyenlere söylesin: Müzeyyen Senar’ı kaybetmedik. Şiir dökülen sesinin ucuna mürekkep almaya gitti.
Not: Sıralama kronolojiktir.