Sihir Kaf Dağı’nın ardında ya da batıda… Hayatın bir yerlerde saklı olduğu, belki de bir sihir marifetiyle Eyfel Kulesi’nin ışıklarının yarattığı illüzyonla gözden kaybolduğu bir zamanın göç hikâyesi Eden à l’Ouest (2009). Elias (Riccardo Scamarcio), her birinin göç nedeni birbirinden farklı ve umudu dünyanın bambaşka yerlerinde aramaya çıkmış olan bir göçmen kafilesinin naif yolcusu. Elias çocuksu gözlerinde, hayatını devam ettirebilmek için gerekli nedeni ona verebilecek olan sihirbazı bulmak için Paris’e gitmeye kararlı. Bu kararın ardında yılmadan yol alırken yolu çıplaklar kampına da düşüyor, bir Alman kadınla tanışıp onun hayatına da dahil oluyor, iş bulup kaçak işçilik yüzünden başı derde de giriyor, her milletten insanla tanışıp dünya vatandaşı olduğunu da kanıtlıyor; ama yönünü hiç değiştirmiyor. Elias elinde olmayan sihirli değnekle günümüzün toplum anlayışının, gücün, göçün, göçmenliğin, sınırların ve birbirinden farklı yaşamların ortasında olanca saflığıyla bu dünyaya ait olmadığını bize bağırıyor. Costa-Gavras’ın 2009 yapımı bu cennet tasviri ise artık cennete çok uzak olduğumuzu tam da onun sinemasında görmeye alışık olduğumuz siyasi atmosferin gerçekliği altından bizlere gösteriyor.