Arter’de, 11 Aralık 2015 – 28 Şubat 2016 tarihleri arasında Bosnalı sanatçı Šejla Kamerić’in “Bim Bam Bom Çarpınca Kalp” başlıklı sergisi yer alıyor. Kamerić’in Türkiye’de gerçekleşen ilk kişisel sergisi, sanatçının işlerinden kapsamlı bir seçkiyi bir araya getiriyor. Kamerić’in kendi deneyimlerinden, anılarından ve hayallerinden hareketle şekillenen işleri, zor zamanlarda hayatın inceliklerinin bir kenara itilemeyeceğini hatırlatır ve bu yolla karmaşık bir psiko-coğrafi manzarayı gözler önüne sererken, insanın direnme gücünü vurgular. Serginin bir punk-rock şarkısının sözlerinden alınan başlığı, hayata ve aşka dair ortak bir çelişkiyi akla getirir: Nedensiz bir neşe ile kaybetme korkusunun sürekli bir arada varoluşu. Küratörlüğünü Başak Doğa Temür’ün yaptığı sergide video, fotoğraf, yerleştirme ve heykel gibi çeşitli mecralardaki işlerin yanı sıra, sanatçının bu sergi için ürettiği üç yeni yapıtı da yer alıyor.
Kamerić’in işlerinin çoğu sanatçının Bosna Savaşı’na (1992–1995) dair deneyimlerine ve anılarına dayanıyor. En çok bilinen yapıtlarından biri olan 2003 tarihli “Bosnalı Kız”, Kamerić’in kendi portresi üzerine yerleştirdiği bir grafitiden oluşuyor: “DİŞSİZ…? BIYIKLI…? LEŞ GİBİ KOKUYO…? BOSNALI KIZ!” Bu metin, savaş sırasında Bosna-Hersek’te bulunan Birleşmiş Milletler Koruma Gücü’nde görevlendirilmiş Hollandalı bir asker tarafından duvara yazılmış. Sanatçının bir kamusal alan projesi olarak tasarladığı “Bosnalı Kız” afişler ve reklam panoları üzerinde Saraybosna sokaklarında sergilendi. Arter’deki sergide bu işin, Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan bir edisyonu gösteriliyor.
Kamerić, pek çok farklı işinde kendi imgesini sıkça kullanıyor. Sanatçının bu stratejiye başvurduğu en yeni işi, dokuz aylık hamileyken üzgün palyaço Pierrot kılığında poz verdiği “Embarazada” (2015). Sergide benzer çizgideki “Temel İhtiyaçlar” (2001), “Keder” (2015), ve “30 Yıl Sonra” (2006) gibi işler de yer alıyor.
“Bim Bam Bom Çarpınca Kalp”, Kamerić’in geçmiş ve gelecek arasındaki sınırların ortadan kalktığı film ve video işlerinden de geniş bir seçkiye yer veriyor. Sanatçının 2010 tarihli Mutluluk isimli filmi İkinci Dünya Savaşı’nın izlerinin hâlâ var olduğu bir şehir olan Berlin’de çekildi. Mutluluk‘ta üç ana karakter var: biri genç, biri yaşlı iki kadın ve boş sokakları, kepenkleri kapalı dükkânlarıyla Berlin şehri. İki kadın film boyunca hiç karşılaşmıyorlar. Kamerić izleyiciye bu iki karakter arasında bir bağ olduğunu ima eden en ufak bir ipucu da sunmuyor. Fakat, aralarındaki fiziksel benzerlik ve aynı aksesuarı kullanmaları, zamanda bir kayma ve bir belirsizlik hissi yaratıyor. Berlin şehri ise geçmişteki bir acıyı hatırlatarak belirsiz bir gelecekte benzer bir acının yaşanma ihtimaline işaret ediyor.
Kamerić’in Londra’daki Wellcome Koleksiyonu’nun siparişiyle 2015’te “Adli Tıp: Suçun Anatomisi” isimli sergi için ürettiği “Ab uno disce omnes”, bu sergiden sonra ilk kez Arter’de gösteriliyor. Bosna Savaşı’ndan sonra adli tıp biliminin savaş suçlarının araştırılmasında ve kayıpların bulunmasında oynadığı önemli rolden hareket eden sanatçı, bu iş için iki sene süren kapsamlı bir alan çalışması yürüttü. Kamerić bu süre zarfında morglara, DNA laboratuvarlarına, mezarlıklara, zulüm ve suç mahallerine yaptığı ziyaretlerin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla, kayıp yakınlarıyla ve toplama kamplarından sağ kurtulanlarla birlikte çalıştı. Sanatçının bir “veri anıtı” olarak adlandırdığı “Ab uno disce omnes” iki parçadan oluşuyor: Araştırma süresince kaydettiği 85 saatlik görüntüyü içeren bir video ve herkesin kendi belgelerini yükleyebildiği, sürekli gelişen bir web sitesi (http://abunodisceomnes.