Aleksandr Sokurov’un deneysel ve stilize bir yabancılaştırmanın derinliklerinde gezindiği zamanının çok ötesindeki başyapıtı Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ile döndü. Kendi ruhunu bilgelik karşılığında şeytana satan bir adamın öyküsünü anlatan Faust, henüz ilk anından itibaren klasik anlatı yöntemlerinin tümünü reddederek yapılagelmiş sinemanın sınırlarını zorluyor. Görsel dehasını seyirciye mesafeli bir tavır takınarak ve yarattığı grotesk tabanda ilerleyen atmosferin izinden giderek teatral estetik ile bütünleyen Aleksandr Sokurov ise herkese hitap etmeyen filmler kuşağına alabildiğine ürkünç ve kendine özgü bir uyarlama kazandırıyor. Tek izlemede hazmedilemeyen Faust, türler ötesi bir deneyim olarak her daim hatırlanacakmış gibi gözüküyor.