Yüzyıllar önce Shakespeare, hayatın bir oyun sahnesi olduğunu söylerken bir yandan her birimize roller biçildiğini ima eder, diğer yandansa karşımıza çıkanların iç içe geçmiş birer kurgular bütünü olduğunu hatırlatmak ister. Ancak acıyı en derin izleriyle, mutluluğu kahkahanın zirvesiyle yaşadığımız bu hayatta gördüğümüz, işittiğimiz, dokunduğumuz, kısacası gerçek olduğunu addederek deneyimlediğimiz her şey bu kurguya dâhil birer yanılsamaysa? Dünyaca ünlü mezatçı Virgil Oldman (Geoffrey Rush), işte bu sahnenin tam da ortasında durduğundan habersiz, birtakım obsesif eğilimleri olan, kendini sanata adamış başarılı bir adamdır. Yalnız geçirdiği hayatında onu canlı tutan en büyük tutkusu, yönettiği mezatlarda ufak oyunlar yoluyla satın alarak evinde gizlice yaptığı, kadın portrelerinden oluşan paha biçilmez koleksiyonudur. Meşhur sanat eserlerinin gerçek veya sahte olduğunu tek bir bakışta anlayabilecek uzmanlığa ulaşan Oldman, bir gün Claire Ibbetson (Sylvia Hoeks) adına genç bir kadının evindeki eşyaları açık artırmada satmak üzere anlaşma yapar. Fakat evde rastladığı tuhaf, antika değerindeki parçalar kadar ev sahibi Claire’in de sıra dışı yanları vardır. İnsanlar tarafından görülme korkusu yüzünden yıllardır evdeki gizli bir bölmede yaşadığını söyleyen Claire, bir anda Oldman’in ilgisini çeker. Kısa sürede Claire ile duvarların arkasından arkadaşlık kurarak gönlünü genç kadına kaptıran Oldman, Claire’in bu korkusunu yenmesi için elinden geleni yapar. Nihayet Claire de bu arkadaşlığa karşılık vererek kendini Oldman’in sevgisine teslim eder. Ancak ilk görüşte aşkla hayatı yepyeni bir hâl alan Oldman, sanat eserleri konusunda ne kadar dikkatliyse kendi hayatındaki ayrıntılar konusunda da bir o kadar körleşmiştir ve sonunda onu bekleyen sürprize dair hiçbir imayı göremez.
Finalindeki çarpıcı yüzleşmeye kadar baştan sona bıraktığı ipuçlarıyla bir bulmacaya dönüşen The Best Offer, zekice ilerleyen kurgusunun yanında İtalyan yönetmen Giuseppe Tornatore’nin usta ellerinde eğlenceli bir tempo yakalıyor. Dikkatli izleyiciler için her sahne, her cümle ve her mimik, bulmacanın bir parçası hâline geliyor. Sabırla izlerken hiçbir şeyin rastlantı olmadığını ve nihayetinde hepimizin kurgulardan ibaret bir sahnede bulunduğunu unutmayın!