Dinlerin geniş coğrafyalara yayılma fırsatı bulduğu 4. Yüzyıl’ın Roma İmparatorluğu’nda geçen Agora, Paganlığın etkisi altındaki İskenderiye’nin Hıristiyanlıkla tanışması sonrasında şehre egemen olan şiddeti, baskıyı ve bağnazlığı görüp görülebilecek en büyük zulümlerden birine maruz kalan güzel ve zeki filozof Hypatia’nın tarihi gerçeklerine dayanarak anlatıyor. Alejandro Amenabar’ın İngiliz dilinde çektiği yapım, dinler ve bilim arasındaki ilişkiyi tarihteki en trajik hikayelerden biri aracılığıyla ele alırken, yalnızca önyargılar ve tabularla hareket eden zihinlerin insanlık üzerinde yaratabileceği onulmaz tahribatı, yüzyıllarca dünyanın elips şeklinde olduğunu reddeden görüşlerin katı savunmacılığıyla örneklendiriyor.