Frances Ha ve Rosetta filmlerinin temelinde, kadının varoluş çabaları görülür. Ana karakterler olan Frances ve Rosetta, sürekli bir arayış içerindedir: İş bulma arayışı, arkadaş arayışı, ev (barınma) arayışı, mutlu olma arayışı. İzleyici temelde bu arayışların nasıl sonuçlanacağını bekler. Frances Ha filminde bu arayış süslü püslü ve izleyiciyi özendiren bir şekilde anlatılırken Rosetta, bize bu durumun ne kadar acımasız ve zorlu olduğunu gösterir.
Rosetta (1999,Yön: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne)
“Senin adın Rosetta. Benim adım Rosetta. Bir işin var. Bir işim var. Bir arkadaşın var. Bir arkadaşım var. Normal bir hayatın var. Normal bir hayatım var. Boşluğa düşmeyeceksin. Boşluğa düşmeyeceğim. İyi geceler. İyi geceler.”
Rosetta kendini mutlu olmaya adamış, ama bunu bulunduğu koşulları içerisinde hiç başaramamış bir kadındır. Annesine bakması gerekir. Yaşamak için bir ev bulması gerekir. Bütün bunlar için de iş gerekir. Çünkü iş demek, para demektir. Dolayısıyla, Rosetta için mutluluğun karşılığı ister istemez para olur. İş bulduğunda ayakta kalabilecek midir? İş bulduğunda mutlu olabilecek midir? İş bulduğunda yaşayabilecek midir?
Frances Ha (2012, Yön: Noah Baumbach)
Frances, idealleri olan bir kadındır. Sevdiği işi yapmak, dans etmek ister. Çok sevdiği en yakın arkadaşı Sophie, ona yeter. Hayat ile barışık, neyler yüzleşirse yüzleşsin mutlu, enerjik ve insanlara gözü kapalı güvenen biridir Frances. Böyle birinin yüzüne neden gülmesin ki hayat? Neden insanlar böyle birine yardım etmesin? Ve neden daha iyi yerlere gelmesin Frances ve istediği gibi hayat sürmesin?
Ne yazık ki filmde bir türlü iyi niyetinin karşılığı bulamaz Frances. Adının posta kutusuna sığmadığı gibi, kendisi de hayata sığamaz. Olmaz bir türlü. Önce arkadaşı onu yalnız bırakır, sonra iyi bir dansçı olmadığını kabullenmesi gerekir. Tanımadığı insanlarla tanımadığı bir yerde, bir şekilde düzen arayışında bulur kendisini o da.
(Atakan Özkan )