67. Cannes Film Festivali’nde Julianne Moore’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren son David Cronenberg filmi Maps to the Stars’ı, 21. Adana Altın Koza Festivali’nde seyretme şansımız oldu.
Yer LAX… Klasik bir açılış sahnesi ile Hollywood’a adım atıyoruz. Ancak bu sahne o meşhur ilham verici bir müzikle Hollywood’un büyüleyici dünyasına adım atan sahnelerden değil. Kamera, elleri eldivenli, sol yanağı yanık Agatha’dan (Mia Wasikowska) uzaklaşmıyor. Üstelik limuzin yerine de normal bir araba gelmiş. Bunun bir başarı hikâyesi olmadığını anlıyoruz hemen.
Vakti zamanında annesinin yer aldığı ünlü filmin yeniden çevriminde rol kapabilmek için çabalayan Havana (Julianne Moore) Agatha’yı asistanı olarak işe alıyor. Ancak eksantrik terapisti Stafford (John Cusack) ile Agatha’nin bağını bilmiyor. Bu noktadan sonra karakterlerin etkileşime girmeye başlamasıyla da hikâye şekilleniyor. Agatha’nın Los Angeles’a geliş nedeni de anlaşılmasıyla her birinin başında başka bir dert olan karakterlerimiz başarılı olma yolunda son hamlelerini yapıyorlar.
Skandallar, uyuşturucu ve ölüm temalarını filminin merkezine alarak seyircisine Hollywood’un en çirkin yüzünü gösteriyor Cronenberg. Senarist Bruce Wagner’ın hiç lafını esirgemeyen zeki ve satirik Hollywood eleştirisi ve Julianne Moore’un Cannes’da ödül getiren performansı ile filmi iyi yöneten Cronenberg bizi ekranda tutmayı başarıyor. Ancak parlak başlayan senaryo çok yüzeysel işlenen karakterlerle filmin ortalarından sonra çekiciliğini kaybediyor. Filmin vurucu finali ise karakterle empati kurabilen seyirciler açısından filmi biraz daha etkileyici kılabilir. Farklı, zekice yazılmış, eleştirel bir Hollywood hikâyesi seyretmek isteyenlere önerilir.