30 yaşında genç bir sigortacı olan Truman Burbank, hayalindeki aşkı olmasa da bir şekilde evlenmek durumunda kaldığı hemşire olan karısıyla, Amerika’nın Seaheaven isimli bir adasında sıradan hatta monoton denilebilecek kadar düzenli bir hayat sürmektedir. Çocukluğunda babasıyla birlikte çıktığı bir deniz gezisinde teknenin alabora olmasıyla babasını kaybeden Truman, bu travma yüzünden yaşadığı yerden ayrılamayacak kadar da korku doludur. Her sabah olduğu gibi, kendi halinde işine doğru gittiği bir gün kalabalık içinde babasını gördüğüne inanan Truman’ın bu tesadüf ile algıları açılır. Sonrasında kendisine bahşedilen bu hayatı sorgulamaya başlayan Truman, kontrolü dışında ilerleyen yaşamında pek çok gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Yönetmenliğini Peter Weir’in yaptığı film, doğduğu andan itibaren yaşamı dış güçlerce belirlenmiş olan Truman’ın erişkinliğe kadar olan dünyasındaki dramı Determinizm, İndeterminizm ve Otodeterminizm gibi pek çok felsefi sembollerle birlikte anlatırken, medya dünyası ve kapitalist bir sistem içinde hapsolmuş tüketim toplumuna da sosyolojik açıdan güçlü göndermeler yapmaktadır.