Alman işgali altındaki Polonya, 1943 yazında susturulmuş bir toprağa dönmüştür. Sessiz duvarlar, acımasız gerçekler ile idealize edilmiş ütopik hayatları ayıran perdelerdir. Tüm yaşantısını beş çocuğuna yetişmeye adayan Hedwig, ailesini bizzat elleriyle ördüğü duvarlar içinde, yanı başlarındaki Auschwitz gerçekliğinden uzaklaştırmaya çalışır. SS komutanı olan kocası Rudolf Hoess ise göz yummak zorunda olduğu ve onu, insaniyetini yitirmeye mecbur bırakan ağır yükümlülükler altında günden güne ezilir. Cennetvari bahçelerinde savaş gerçekliğini yaşantılarından uzaklaştırmaya çalışan çift, bu illüzyon ile yanı başlarında ‘tüten’ acı duman arasında sıkışmıştır. Bu sırada oldukça önemli bir konuma getirilen Rudolf, Auschwitz kampındaki Yahudileri ortadan kaldırmak için özel bir projenin testlerini yapmakla görevlendirilir. Bir tarafta kendi yarattığı ütopyanın yeşil çimenlerinde aile mutluluğunun tadını çıkarırken diğer taraftan çocuklarıyla yaşıt Yahudileri yine kendi elleriyle ölüme hazırlar. İnsan bedenlerinin dumana dönüştüğü, kapkaranlık bir gökyüzü altında insan olabilmek ve insan kalabilmek, artık bambaşka anlamlara sahiptir. Böylesi bir ikiyüzlülük ortamında peki, insanlıktan söz etmek mümkün müdür?
Savaş gerçekliğini tüyler ürpertici bir soğukkanlılıkla ekrana taşıyan The Zone of Interest, susturmak üzere örülen tüm duvarları yıkmaya geliyor.