Victoria, yıllarca kozasını yırtamamış, yetişkinliğe adım atıp kendini bulamamış bir genç kadının hikâyesine odaklanır. Doğduğu ve oldukça zorlu bir çocukluk, gençlik geçirdiği toprakları terk edip bambaşka bir hayata başlamak amacındaki Victoria, Berlin sokaklarında hayli sancılı birkaç saat geçirir. Âşık olur, geçmişiyle yüzleşir, suça karışır, dostluğun tadına bakar, ölümün soğuk nefesini yanı başında hisseder. Victoria, tüm hayatı boyunca yaşayamadığı hayatı yaşayıp, tatmadığı duyguları tadar. Yaklaşık iki buçuk saat boyunca tabiri caizse gözünü bile kırpmadan onu takip eden kamera, Victoria’nın sancılı büyüme sürecine ortak eder seyirciyi.
Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nden Gümüş Ayı da dâhil olmak üzere üç ödülle ayrılan film, en büyük süksesini ise tek bir plan sekanstan oluşmasıyla yapar. Yaklaşık yirmiye yakın mekânda geçen, türler arası gezinen, dinlenmek nedir bilmeyen, soluk soluğa ilerleyen filmin görüntü yönetmeni Sturla Brandth Grøvlen’in, başta Victoria’ya ve diğer karakterlere hayat veren oyuncuların üstün performansından geri kalmayan başarısı ise isminin yönetmenden önce gelmesini sağlar.