Andrei Tarkovsky’nin sinematografik dehasının ilk parıltılarını sergileyen Ivan’s Childhood (1962), II. Dünya Savaşı’nın acımasızlığının ortasında kalmış küçük bir çocuğun trajik hikâyesini anlatır. Film, yetim kalan ve Nazilere karşı intikam ateşiyle dolu olan Ivan’ın gözünden savaşın dehşetini gözler önüne serer. Ivan’ın çocukluğu, bombaların gölgesinde, kayıpların ve travmaların içinde şekillenir. Tarkovsky, savaşın sadece fiziksel yıkımını değil, aynı zamanda ruhsal yaralarını da ustaca resmeder. Savaşın Ivan’ın ruhunda açtığı derin izler, onun bir çocuktan çok, acımasız bir intikam meleği haline gelmesine neden olur.
Ivan’s Childhood, savaş karşıtı sinemanın en güçlü örneklerinden biri olarak kabul edilir. Film, propaganda dilinden uzak durarak savaşın birey üzerindeki birebir etkisine odaklanır. Ivan’ın yaşadığı dehşet, izleyiciyi doğrudan savaşın içine çeker ve barışın ne kadar değerli olduğunu derinden hissettirir. Tarkovsky’nin görsel ustalığı, sisli ormanlar, yıkık dökük yapılar ve Ivan’ın kâbusvari anılarıyla birleşerek, savaşın yarattığı atmosferi kusursuz bir şekilde yansıtır.