Bu yıl sinemanın yüzüncü yıldönümü.
İran sinemasının 1980”li yıllardan bu yana en üretken sanatçılarından olup, ülke sinemasının bu denli yüksek bir saygınlığa kavuşmasında başı çeken isimlerden biri hiç kuşkusuz Mohsen Makhmalbaf. Yönettiği kısalı uzunlu birçok filmin yanı sıra, kurucusu olduğu Makhmalbaf Film Evi ile birlikte sinema eğitimi üzerine ilginç bir alternatif geliştirmişti. Mohsen Makhmalbaf”ın kızı Samira”nın sinema eğitimi almak istemesi üzerine bir sinema okulu açmaya karar veren Makhmalbaf Ailesi, Kültür Bakanlığı”ndan izin alamadıkları için birçok sinemacı yetiştirecek bir okul yerine kendi kendilerini yetiştirebilecekleri, aile fertlerinden oluşan bir sinema evi kurmuştu. 1996 yılında kurdukları ve oldukça yoğun bir sinema ve kültür eğitimi uyguladıkları bu oluşum sayesinde, tüm aile fertleri yüksek donanım sahibi olarak yıllardır birçok film üretmektedir. Bunun getirisi olarak da dünya sinemasında ailecek önemli bir yer edinmişlerdir. Yazının odak noktası olacak Salaam Cinema filmi ise Mohsen Makhmalbaf”ın sinemaya olan sevgi ve saygısını ortaya koyan, Makhmalbaf Film Evi”ni açmadan iki yıl önce, 1994 yılında çektiği ve sinemanın yüzüncü yılına adadığı sıradışı bir belgeseldir.
Sizler bu filmin hem konusu hem de oyuncularısınız. Bu yüzden size, kendi filminize hoş geldiniz diyorum.
Salaam Cinema”nın oldukça basit bir konusu var, yeni filmi için oyuncu seçmeleri düzenleyen Mohsen Makhmalbaf, filmin açılışında görüleceği üzere, ilana başvuran binlerce insan olmasını fırsat bilerek bu meseleyi filminin konusu haline getirmiş. Film bu devasa kalabalığın seçmelerin yapılacağı mekana kadar uzanışlarını göstererek açılır. Kalabalığın izdiham yaratacak bir şekilde birikip şanslı olanların başvuru formuna ulaşabildiği bu topluluğa elinde megafonu ile tüm gerçeği söyler Makhmalbaf: Filmin çekimlerine başlanmıştır!
En iyi rolün şu an yaptığındır, yalnızca kendin olmaktır.
Oyuncu seçmelerine katılabilmek için yaşanan bu izdihamın ardından film, seçmelerin yapılacağı mekanda devam eder. Bundan sonraki akış, kimi zaman tek başlarına, kimi zamansa küçük ya da büyük gruplar halinde salona alınan oyuncu adaylarının Makhmalbaf tarafından değerlendirilmesi şeklindedir. Kimisi kalabalık gruplar halinde salona davet edilip kısa bir süre içerisinde ağlamaya çalışır, kimisi silahlı bir aksiyon sahnesindeymişçesine etrafa saçılır, bazılarıysa ağlayamasa bile kendini seçtirmenin türlü yollarına başvurur. Kamera önünden birçok kişi gelip geçse de bu belgeselin birkaç başrol oyuncusu olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki iki gündür parklarda uyuyup, kör taklidi yapan sinema aşığı gençtir. “Oynamaya” henüz kasabasından kalkıp gelirken başladığını söyler, son iki gününü kör bir adam gibi yaşamıştır. Bir diğeri ise aslında oyuncu olmak konusunda pek isteği olmayan bir genç kadındır. Amacı ülkeyi terk eden sevgilisinin peşinden yurtdışına gitmektir, fakat vize alamamaktadır. Şayet Makhmalbaf”ın ya da Kiarostami”nin filminde oynayabilirse yurtdışında bir festivalden davet alabileceğini ve yurtdışına çıkabileceğini söyler. Tabii kendi rol kapmaya çalışadursun, kameralar tüm hızıyla çalışmaktadır. Bu görüntülerin filmin malzemesi olduğunu en sonda öğrenir. Tüm bu süre içerisinde tüm içtenliğiyle kendini oynar Shaghayeh Djodat. Bu film-seçmenin sonucunda yönetmenin bir sonraki filmi olan Gabbeh”te rol aldığını da belirtelim.
Acımasız olan sinemadır!
Filmin önemli bir kısmını oluşturan iki genç kızın performansı ise muhtemelen Makhmalbaf”ın yapmaya çalıştığı işin seviyesini oldukça yukarı çıkartmıştır. Oyuncu olma hayaliyle seçmelere katılan iki genç arkadaş, Makhmalbaf”ın tüm testlerine güçlü bir reaksiyon ile karşılık vermeye gayret ederler, fakat bunu yaparken yönetmenin istediği, kısa süre içinde ağlamak gibi hızlı duygusal değişimlere karşılık vermekte zorlanır ve tepki gösterirler. Yine de Makhmalbaf”ın ısrarlı ve kararlı tutumu, adayları istem dışı da olsa birçok farklı duygu durumu içinde sürükler. Yönetmenin, adayları içine sokmaktan hiçbir zaman çekinmediği vicdani meselelere karşı kızların sergiledikleri “oyun” ve kimi zaman karşı atakta bulunarak Makhmalbaf”ı içine sokmaya çalıştıkları pozisyon düşünülünce filmin ne denli güçlü bir noktaya taşındığı görülebilir. Yine bir tür oyun olarak, Makhmalbaf kendi mevkiini bu ikiliye bırakıp daha sonraki oyuncu adaylarını seçmelerini ister. Kızlar bu seçimi yaparken, Makhmalbaf”ın onlara uyguladığı formülleri neredeyse aynı katılıkta ve tavizsiz uygularlar. önceden zalimce diye niteledikleri bu tavrı benimsemekte bir sorun görmezler. Bu durum, seçen-seçilen bağlamında güç ve iktidar ilişkisinin insan psikolojisinde nasıl açığa çıktığını görmemize beklenmedik şekilde yardımcı olmaktadır.
Salaam Cinema, bir filmin kamera arkası çekimleriymiş gibi görünen eğlenceli bir belgesel havasında başlamasına rağmen, her adımda biraz daha ilginçleşen ve birçok içsel gerilimi de barındıran özel bir film. Makhmalbaf”ın acımasız olarak tanımladığı sinema için kişilere nelerin üstesinden gelmeleri gerektiğini, ağlamak, gülmek ya da kendini oynamak gibi basit temelli durumlar sayesinde bile göstermeyi başardığı için önemli. Oyuncu olmak, şöhret olmak, yurtdışına rahatça çıkabilmek gibi herkesin büyük bir arzuyla isteyeceği fakat bunun gerçekleşmesini sağlayacak basit bir rolün dahi kolayca yapılamadığını gösteren bir film Salaam Cinema.
Mohsen Makhmalbaf”ın oyuncu adayları üzerinde kullandığı, onların anlık psikolojileri ile etkili bir şekilde oynayabilmesine yardımcı olan metodları da ders niteliğinde. Sürekli bir farklılaştırma güdüsü eşliğinde, yer yer provakatif ve zorlayıcı tutumunun getirisi ise en basit yoldan adayların ister istemez rol yapmalarını sağlayabilmiş. özellikle iki genç kız ile yaptığı oyuna kızların yer yer doğal ve samimi, yer yerse coşkulu bir edayla oynayarak verdikleri karşılıklar seyirci için de filmi daha lezzetli hale getiriyor.
Etrafta dolaşan birçok kameranın gerçekten de bir “film” için malzeme topladığını bilmeyen, bunu öğrense bile inanmakta güçlük çeken insanlara kısa ya da uzun olsun, bir filmin içinde yer alabilme şansını tanıdığı için her daim hatırlanacak bir film Salaam Cinema. Sinema aşığı bir adamın sinemanın yüzüncü yılı için ürettiği önemli bir sanat çalışması. Her sanat çalışmasının yapmaya çalıştığı gibi insan denen mahlukun biraz daha derinine inebildiği, biraz daha iç dünyasına bakabildiği için de başarılı.
Yazıyı Mohsen Makhmalbaf”ın sözleriyle bitirmek yerinde olacaktır.
Hepinize bir yer var, sinema herkes içindir. Eğer sinema hayatı yansıtıyorsa, o zaman burada herkese yer vardır.