Altyazı Sinema Dergisi, ağustos ayında sinema – çizgi roman ilişkisini ele alıyor. Neil Gaiman‘ın fenomen eseri The Sandman‘in Netflix‘e gelmesinden hareketle sinema ve çizgi roman arasındaki ilişki farklı yönleriyle değerlendiriliyor.
Altyazı ağustos ayında sinema ve çizgi romanın yıllara yayılan, kadim ve yoğun ilişkisi ele alınıyor. Neil Gaiman‘ın çizgi roman tarihinin seyrini değiştiren eseri The Sandman‘i Netflix için televizyona uyarlamasından hareketle hazırlanan dosyada pek çok farklı örnek konu ediliyor. Konu hakkındaki tematik yazılardan önemli örneklerin değerlendirildiği incelemelere uzanan dosyada Neil Gaiman‘la The Sandman üzerine yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.
Yeni Sayıda Neler Var?
Dosyaya ilham veren yeni The Sandman uyarlamasını Fatma Cihan Akkartal’ın kaleminden okuyoruz. Akkartal’ın The Sandman üzerine hazırladığı inceleme yazısının yanı sıra Neil Gaiman söyleşisinde de imzası bulunuyor. Kutlukhan Kutlu sinema ve çizgi roman ilişkisini geçmişinden bugüne farklı yönleriyle değerlendirdiği kılavuz niteliğinde bir giriş yazısıyla dosyaya katkıda bulunuyor. Bu ilişkinin kanonik iki yakası, ABD ve Japonya örnekleri ise birer tematik yazıyla inceleniyor. Kaan Karsan, Marvel benzeri stüdyoların süper kahraman evreninden yarattığı iş modelini ve anaakım sinemada kurdukları hegemonyayı ele alan kapsamlı bir yazıyla; Merve Çay ise anime-manga ilişkisinin sunduğu tarihî, estetik ve teknik bağlamları ele alan bir değerlendirmeyle dosyada yer alıyor. Çizgi roman ve sinema ilişkisinin Kıta Avrupası’ndaki yansımaları ise kıtanın üç farklı noktasına uzanan yazılarla irdeleniyor: Engin Ertan Almanya’nın en ilginç popüler kültür figürlerinden Ralf König’in eserlerinden yapılan uyarlamaları, Kaan Denk Fransa-Belçika hattında üretilen Franco-belge çizgi roman kültürünü, Tanju Baran İtalyan çizgi roman geleneğini farklı bir bağlama taşıyan Dellamorte Dellamore örneğini ve Dylan Dog’u inceliyor. Bunların yanı sıra Hakan Bıçakcı Watchmen’i, Janet Barış Persepolis’i, Öykü Sofuoğlu Lady Snowblood’ı, Coşkun Liktor Günah Şehri’ni ele alıyor. Yıllar içinde kültleşerek post-feminist bir ikon hâline gelen Tank Girl’ü ise Aslı Ildır‘ın kaleminden okumak mümkün.