Miss Bala, Meksika’nın kuzeyinde hayal kurmanın bile çoktan unutturulduğu bir yerleşim yerinin kendisine bahşettiği bu hayatta, tek lüksü güzellik kraliçesi olma hayalleri olan Laura’nın dramatik öyküsüyle, günden güne daha fazla alıştığımız ‘suç şehri Meksika’ portresini aynı paydada buluşturup perdeye yansıtıyor. Laura bu tek insancıl dürtüsünün peşinden giderken, ne olduğunu bile anlayamadan bölgeyi teröre boğan mafyanın eline düşüyor. Bundan sonrasında ise insancıl duygulara ve reaksiyonlara yer olmayan, sadece tepkisiz kalarak ve içine kapanarak hayatta kalabileceği bir kafese hapsediliyor. Yönetmeninin samimiyetinden ileri gelen mesafeli duruşu, film boyunca ne Meksika ne de Laura karakteriyle duygusal bir bağ kurmamıza izin vermezken, biz izleyicilere kalan tek şey olup biteninin tüm gerçekliğiyle yüzleşmek oluyor. Geçtiğimiz yıl Cannes’da, Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen Miss Bala, gücünü yaşanmış bir olaydan alan kuvvetli senaryosunun yanısıra, üstün yönetmenlik becerisiyle göz kamaştırıyor.