Kazım (Sadri Alışık), otuzlarına yaklaşmış, İstanbul’un kıyı semtlerinden birinde balıkçılık yaparak yaşayan, tek başına bir adamdır. Etrafındaki herkesin akşam eve gittiğinde ekmek götürecek bir ailesi olmuştur, o ise yalnızlığını kabullenmiş ve hatta bunun hayatının bir düsturu olduğuna kendini inandırmıştır. Meyhane sohbetlerinde tek başınalığın güzelliğini savunur, yalnızlığın sivrilttiği diliyle. Fakat içten içe ve kendiyle kaldığı vakit, yakınır bu durumundan. Yalnızlığın bu denli katılaştırdığı karakterini “ben kötü bir adam mıyım” minvalinde suallerle sorgular. Bahtının güldüğü bir gece balıktan dönerken kimsesiz, kör bir kız bulur deniz kıyısında. Ona yardım etmek ister, evine alır, zamanla onun varlığıyla güçlenir, başlangıçta ona dirense de yalnızlığında yitirdiği duygular tekrar günyüzüne çıkmaya başlar. Artık “giderse felaketim olur” dediği, uğruna yandığı bu kızın gören gözlere sahip olabilmesi için her şeyi yapacak, kendi hayatını hiçe sayacaktır.