“Denklemleri boşver. Her şey olacağına varır.”
Uzayda hisler yok ve Simon (Bill Skarsgård) en çok uzayı seviyor. Kendine hem uydu hem sığınak yaptığı küçük bidonunun içinde, hayali telsiziyle iletişim kuruyor dünyayla. Dünyada iletişim kurduğu tek insan da, herkesten çok sevdiği abisi Sam (Martin Wallström). “Ben Simon ve bende Asperger sendromu var”. Bu cümle onun merhabası. Sam, kız arkadaşı Frida (Sofie Hamilton) ile yaşamak için evden ayrılınca, Simon bidon uydusuna geri dönmesin diye onu da kendi evine alır. Frida’ya alışmak zorunda kalan Simon, en iyi yaptığı şeyle bu durumun üstesinden gelmeye çalışır: Denklemlerle. Üç değişkenli bir denklem kuran Simon’un formülü, Frida’nın bu duruma katlanamayıp evi terk etmesiyle işlevini yitirir. Formülün tekrar çalışır hâle gelmesi için, bilim kurgu filmlerden, dairelerden ve abisinden vazgeçmeyen Simon tez zamanda yeni bir formül yazar; tabii ki yeni bir üçüncü değişkenle. Formülün işlemesi, yeni değişken Jennifer’ın (Cecilia Forss) da dahil olduğu bir üçgene bağlıdır artık. Simon kendini birden en sevmediği geometrik şekil olan üçgenin içinde bulacak ve denklemini çözmeye çalışacaktır. Andreas Öhman’ın, Asperger sendromlu bir gencin dünyasına uzay boşluğundan baktığı filmi I rymden finns inga känslor (2010), Simon’un uzay telsizi, bitmeyen denklemleri ve tatlı bir sinema diliyle, sevginin kurabileceği formülleri anlatıyor.