Film 70’lerin İtalya’sında açılır. Patrizia Reggiani (Lady Gaga) Gucci moda imparatorluğunun varisi Maurizio Gucci (Adam Driver) ile bir partide tanışır. Rodolfo Gucci’nin (Jeremy Irons) oğlu ve Aldo Gucci’nin (Al Pacino) yeğeni olan genç adam, avukat olmak için okumakta ve aile işinin bir parçası olmak istememektedir. Patrizia ve Maurizio’nun ilişkileri Gucci ailesinde bir çatlağa neden olur. Maurizio kalbini takip eder ve Patrizia ile evlenerek mirasını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Kendi soyundan bir adam için düşünülemez bir şekilde kamyon şoförü olur. Patrizia hamile kaldığında ise bunu ailesi ile yeniden bağlantı kurmak için bir koz olarak kullanır ve çift Gucci ailesine kabul edilir. Film daha sonra bir skandal, uzlaşma ve cinayet kasırgasına dönüşür.
157 dakikalık bu yapımın ilk saati sansasyonel olaylarla geçer. Patrizia ve Maurizio’nun tatlı buluşmasıyla başlayan romantik sekanslar, Maurizio’nun Patrizia’nın kamyoncu babası Vincent (Fernando Reggiani) için çalıştığı kısa bir dönem de dahil olmak üzere, romantik iletişimlerine sahne olur. Çiftin bu ilişkisi, kısa sürede derin bir tutkuya ve tüm maddiyatı önemsizleştiren bir aşka dönüşür. Filmin anlatısının özü de Patrizia ve Maurizio’nun ilişkisinin yıllar içerisindeki keskin değişimiyle şekillenir. Her iki tarafın da bu zorlu basamakları tırmanma plânları içerisinde yaptıkları trajik hatalar vardır: Biri kötü tavsiyeleri dinler ve daha da kötü talimatları takip ederken diğeri ise ne yapılırsa yapılsın evliliklerinin temelden etkilenemeyeceğini, aralarındaki sevginin sonsuza dek süreceğini düşünmektedir.Becky Johnston ve Roberto Bentivegna, kaleme aldıkları senaryolarına ellerinden geldiğince fazlasını sığdırıyorlar. Anlatının aynı anda hem sinir bozucu hem de büyüleyici olabilen, epizodik olarak yayılan bir doğası var. Yönetmen Ridley Scott, güçlü kadrosuna akla gelebilecek her şekilde serbest kalma özgürlüğü vererek bu anlatıyı destekliyor. House of Gucci (2021)’yi izlemenin gerçek keyfi, birbirinin önünü kesmeyen sonsuz eğlenceli performanslardan geliyor. Ridley Scott, gerçek bir hikâyeyi işliyor olsa da, özellikle ana oyuncuların karakterizasyonlarında süslemenin cazibesinden kaçınmıyor ve şatafatlı oyuncu kadrosunu yükseltiyor. Bu karakterlerin muazzam zenginlikleri ve şöhretleri nedeniyle zaten renkli olduklarını varsaysak bile, Scott oyuncularına keşfetmeleri için bolca alan veriyor ve her oyuncunun yaratma özgürlüğünden tam olarak faydalanıyor.
Lady Gaga, yalnızca pop ikonunun doğal gösteriş ve kişiliğine değil, aynı zamanda eğlence ve korkusuzluk duygusuna da hitap eden bir rolde son derece başarılı bir performansla yer alıyor. Jared Leto, karakterini canlandırırken basit tanımlamalara meydan okuyan, karikatürize edilmişliğin sınırlarında gezen yönlere gidiyor. Performanslarını genellikle abartılarla ve eksantrikliklerle beslemesiyle bilinen Leto, bu filmde metinde yazılanların sınırlarının dışında, yaratmaya yönelik içsel ihtiyacını keşfetmek için de mükemmel dengeyi buluyor. Leto, babasının ya da herhangi birinin onayından başka bir şey istemeyen bu soytarı, çocuksu, çaresiz ve üzgün adama gerçekten dönüşüyor. Rolü sadece gülmek ya da acıklı bir etki yaratmak için oynamak çok kolay olabilirdi; ama Leto her ikisini de başarmanın bir yolunu buluyor ve aynı anda hem üzüldüğümüz hem de alay ettiğimiz, melankolik bir karakter ortaya çıkarıyor. Al Pacino ve Adam Driver da rollerini kendilerine özgü dokunuşlarıyla icra ederek filmi yükselten ve izleyiciyi anlatıya ortak eden performanslar sergiliyorlarScott, kendi mali kaynaklarını kötüye kullanan ayrıcalıklı elitlerden yüksek eğlence çıkarmayı başarıyor. Usta bir stilist olan Scott, görüntü yönetmeni Dariusz Wolski’nin izniyle sunduğu yemyeşil görselleri, karmaşık, barok yapım tasarımı ve filmin konusundan beklendiği gibi zarif vitriniyle filmi görsel olarak ışıltılı bir seviyeye götürüyor.
Vurgular bir yana, House of Gucci, Ridley Scott’ın son zamanlardaki hayal kırıklıklarından sonra bile son derece iyi yapılmış ve keyifli bir film sunabileceğini gösteriyor. Tek başına bu filmi görülmeye değer kılan ilgi çekici oyunculuk performanslarının yanı sıra, tüm unsurlar bir araya gelerek şık ve akıcı bir yapım ortaya çıkarıyor. Film anlatısal olarak biraz dolambaçlı ve nihai hedefine ulaşmak için fazla bekletse de, izleyiciyi biraz hicivli ve melodramatik, ama son derece eğlenceli bir yolculuğa çıkarmayı başarıyor.