Bugüne kadar çekilmiş filmlerde çoğunlukla göktaşının dünyaya düşmesinden sonra yaşanan felaketleri, beraberinde gelen uzaylı yaratıkları, oluşan dev dalgalarla sular altında kalan kentleri izledik. Rania Attieh ve Daniel Garcia ikilisinin yönetmenliğindeki H. (2014) ise, New York yakınlarındaki Troy kasabasına düşen göktaşının, o bölgede yaşayan insanların zihinlerinde yarattığı yıkımları anlatmayı tercih ederek bağımsız bilim kurgu filmleri arasında özgün duruşuyla kendine yer ediniyor.
Yunan mitolojisinden hikâyelerle senaryosunu destekleyen film, Helen isimli iki kadının hayatına odaklanıyor. Epizodik anlatım kullanarak oyuncak bir bebeğe annelik yapan yaşlı Helen’in (Robin Bartlett) ve ilk çocuğuna hamile olan genç Helen’in (Rebecca Dayan) birbirlerinden bağımsız olarak başlarından geçen olaylar arasında paralellik kurmamızı sağlıyor. Aynı zamanda filmin senaryo yazarlığını da üstlenen Attieh ve Garcia, gerek kamera kullanımları gerek yarattıkları atmosferle bilim-kurgu sinemasının alışık olduğumuz görüntüsünün dışına çıkarken sade ve durağan anlatımıyla kendi içinde tutarlı ama her sırrını izleyenle paylaşmayan bir hikâye kurguluyor.
Film, senaryonun izlerini taşıdığı Truvalı Helen hikâyesini direkt olarak aktarmak yerine özenli mizansenlerle imgeler aracılığıyla izleyenlerine ipuçları vermeyi seçiyor: Nehirde kuğu gibi süzülen Truvalı Helen heykelinin kopuk başı, kuğu yumurtaları, bulutların dizilişi, zaman zaman karşımıza çıkan siyah at… Bunların yanında, filmde yaşanan gerçeküstü görünen olaylar aslında hayatın içinde karşımıza çıkan gerçekler veya normal olarak kabul ettiğimiz anormallikler. Olayları nasıl yorumlayacağı ve hangi sırayla düşüneceği konusunda izleyicisini tamamen özgür bırakan H., şehir efsanesine benzeyen yanıyla bilim kurgu sevenlere farklı bir seyir deneyimi sunuyor.