Masallar, efsaneler ve mitler yaratıcılığımızı geliştiren önemli edebi türlerin başında gelmektedir. Tarihe baktığımızda her milletin, yörenin, bölgenin kendine has folklorik hikâyeleri bulunur. Manas, Ötüken, Dede Korkut, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hatta metafizik varlıkları konu alan kırsal hikâyeler bile dilden dile varlığını günümüze kadar korumuştur. Bu listemde masalların ve efsanelerin biçimsel işlevinden ziyade karanlık örneklerini ele aldım. Keyifli okumalar.
Himiko (Yön. Masahiro Shinoda, 1974)
Efsaneye göre, Himiko güneşin kızı ve döneminin en önemli şamanlarındandır. Güneş Tanrısı’ndan aldığı vahiyle krallık yönetimi arasında güvenli bağ kurar. Bir süre sonra orantısız gücü Himiko’yu egosu tarafından yenilmiş sıradan bir kadına dönüştürür. Ancak halk, şamanlarına derinden bağlıdır. Yönetimi ele geçirmesi için Himiko’nun Tanrı olduğuna inanılması gerekmektedir. Araştırmalara göre Yayoi dönemi insanları tarafından seçilen Himiko, Pimiko olarak da anılan bir otorite figürüdür. MS. 170-248 yılları arasında yaşadığına inanılır; ancak Japon tarihinde varlığı kanıtlanmış bir delil yoktur. Usta yönetmen Masahiro Shinoda tarafından sinemasal bir karakter olarak ele aldığımız Himiko gerçeğinden çok farklı bir şekilde tasvir edilmez. Kısmen tarihi bir belge niteliği taşıyan film entrikalara ve ensest ilişkiye de yer verir. Efsanevi bir figür olan Himiko, ilginç şekilde Japon tarihi kayıtlarında yoktur, fakat Çin tarihi kayıtlarında kısaca kendisinden bahsedilir. Öyle ki kraliçenin bir şaman olduğu; evlenmediği, bin kadının ona hizmet ettiği ve bir kalede yaşadığı bilinir. [1]
Beyond the Black Rainbow (Yön. Panos Cosmatos, 2010)
Gökkuşağı her zaman renk skalası en geniş ve spektrumu umut veren nesnelerden biri olmuştur. Bu meteorolojik olay kendi oluş hâlinde bile binlerce metaforik anlamı beraberinde taşır. Zorlu süreçlerin ardından gelecek olan güzel anları simgeler. Beyond the Black Rainbow ise bu romantik anlamların çok ötesinde hikâye kurgusunu geliştirir. Film umutvar bir vizyonun aksine Platoncu bir anlatıyla mağara alegorisini destekler. Seksenler bilim kurgu filmlerine saygı duruşu niteliğinde olan film antisosyal kişilik bozukluğu olan (psikopat da denebilir) bir doktorun ve onun tutsak ettiği psişik güçleri olan genç bir kızın gerilimine odaklanır. Dünyaya hazır olmadığı için özel bir laboratuvarda korunan genç kız aslında özlük haklarından mahrum bırakılan bir rehindir. Cinsel takıntılardan baba figürüne kadar psikoseksüel süreçlerin silüetinde dolanan film, tüm bunlara rağmen dramatik kurguya pek hitap etmez. Kubrick, Lynch ve hatta Crononberg filmi minvalinde bir anlatı tasarlar.
Red State (Yön. Kevin Smith, 2011)
Lise öğrencisi üç genç kullandıkları flört aplikasyonunda Sarah adında orta yaşlarda bir kadınla tanışır. Şehir dışına davet edilen gençler yaşayacakları macera için heyecanlıdır. Navigasyon ıssız bir yere vardığında Sarah karavanında gençleri beklemektedir tabii bu bekleyiş aşırı radikal dini bir cemaatin kafirleri infaz etmesi için tasarlanmıştır. Red State, Sundance Film Festivali’ne katılacağı esnada Westboro Katolik Kilisesi tarafından protesto edilmesi planlanmıştı; ancak yönetmenin hayran kitlesi bu atılımı geri püskürtmeyi başardı. Olay örgüsü ve şiddete bolca yer vermesiyle dönemin sansasyonel filmlerinden biri olan Red State, Quentin Tarantino’nun 2011 yılında izlediği en iyi filmlerden biri olma özelliği taşıyor.
Hagazussa: A Heathen’s Curse (Yön. Lukas Feigelfeld, 2017)
15. Yüzyıl Avusturya’sının görkemli Alp dağlarıyla açılan film Albrun adında genç bir keçi çobanının hikâyesine odaklanıyor. Dört bölümden oluşan Hagazussa: A Heathen’s Curse, Albrun’un karakter gelişimine bağlı olarak kurgu çatısını yapılandırmayı tercih etmiştir. Henüz çocuk yaştayken tanıştığımız genç kadın görünmeyen bir yabancının tehdidiyle sarsılır. Kendisinin, annesinin ve civardaki tüm kadınların ortak kaderi olan bu tehdit ne yazık ki bulundukları coğrafyada normalleştirilmiştir. Yıllar sonra yetişkin Albrun ile tanıştığımızda o da annesinin kaderini kaldığı yerden devam ettirir. Kucağında babası kim bilmediğimiz küçük bir bebekle karşılaşırız. Tehdit yıllar geçmesine rağmen devam eder. Albrun’un inançsız kimliği başına gelen bütün kötü olayların sebebi olarak gösterilir ve yöre halkı tarafından çeşitli manipülasyonlara maruz kalır. Paganlar ve inançsızlar kötü kokularıyla Alp dağlarına lanetlerini getirmişlerdir. Albrun kaderini değiştirmek için yeniden pagan ayinlerine sığınmak zorunda kalır.
Gretel & Hansel (Yön. Oz Perkins, 2020)
Grimm Kardeşler’in Hansel ile Gretel (1812) Alman folk hikâyesinden uyarlanan film ormanda yaşayan iki kardeşin gündelik yaşamını merkeze alır. Hikâyenin masalsı detaylarındansa fantastik korku ve okültizm gibi karanlık edebi detaylar göze çarpar. Maddi durumları kötü olan kardeşler evden ayrılmak zorunda kalır, kendilerine kalacak yer bulmaları için bazı zorluklarla mücadele etmeleri gerekir. Gretel cinsiyeti ve yaşı gereği ev işlerine daha uygun görünür ve ormanda yaşayan bir cadının evinde konaklar. Cadının gizemli geçmişi ve büyücülük özellikleri Gretel’deki psişik güçleri aktive eder. Masum genç kızın hayatına devam edebilmek için iki seçeceği vardır: Ya normal bir insan olacak ya da karanlık tarafa geçecektir.
Post Mortem (Yön. Péter Bergendy, 2020)
Ölü bedenleri fotoğraflayarak birer sanat eserine dönüştüren Thomas birinci dünya savaşında yaralanan ve yanlışlıkla gömülen askerlerden biridir. Onun bu ölüme yakın deneyimi tedavi sonrasında psişik güçler kazandırır. Yeni aldığı iş için Macaristan’ın bir köyüne giden genç adam kısa bir süre sonra ölü bedenlerin kendisine bir şeyler anlatmak istediğini fark eder ve rahatsız edici günler birbiri ardına sıralanır. Yönetmenliğini Péter Bergendy’nin üstlendiği Post Mortem, 94. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Macaristan’ın Oscar adayı olarak seçildi.
Slapface (Yön. Jeremiah Kipp, 2021)
Büyük kardeşiyle birlikte kırsalda yaşayan Lucas, akranları tarafından zorbalığa uğrayan ilkokul öğrencisidir. Yakın zamanda kaybettiği annesinin yasını dindirmek için sık sık kaçtığı ormanda terk edilmiş bir bina bulur. Annesini hayata döndürmek için amatör yollarla uğraştığı ritüellerin ardından dost sayılmayacak türden bir canavarı uyandırır. Lucas’a anne şefkatiyle bağlanan gizemli varlık küçük çocuğun çevresindeki sorunlu karakterleri yakın markajına alır. Cadılık, okültizm, Hristiyan evanjelizm gibi inançları ve türün kendisine özgü kodları başarılı bir şekilde kotaran Slapface 2017 yılında yayımlanan aynı adlı kısa filmin revize hâli olarak karşımıza çıkıyor.
The Goat and Her Three Kids (Yön. Victor Canache, 2022)
Dünya prömiyerini Transilvania Uluslararası Film Festivali’nde yapan The Goat and Her Three Kids (2022), Rumen halk masalından uyarlanan folklorik korku türünün başarılı örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklara uyku öncesi konfor alanı sağlamanın ötesinde film izleyicilere farklı bir bakış açısı sunmayı hedeflemiştir. Bu bakış açısı, mutlu şarkıların ve renkli karakterlerin haricinde, bekar bir annenin trajedisinin gerçekte nasıl göründüğüne dair kesitler sunar. Mutlu sona yer vermeyen bu halk masalı deyim yerindeyse yaramaz çocuklar ve onları toplumsal normlara uygun şekilde yetiştirmeye çalışan annelere adanmış bir manifesto olarak okunabilir. Üç erkek çocukla ormanın derinliklerinde yaşayan Capra, çocuklarının vaftiz babası tarafından belirli aralıklarla rahatsız edilir. Capra, oğullarını yabancılarla konuşmamaları hakkında uyardıktan sonra evden uzaklaşır lakin evini ve çocuklarını nasıl bir tehlikeye attığının henüz farkında değildir.
Kaynak:
[1] worldhistory.org / Kraliçe Himiko, 2017