Festivalin sabırsızlıkla beklenen isimlerinden biri olan ve bir yıl içerisinde iki uzun metraj filme imza atan Quebec’li genç yetenek Xavier Dolan, kendine dönüşme yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Cannes Film Festivali sonuçlandı, büyük isimler kırmızı halıda şanlarını gösterdi, yeni isimler parladı, eski isimler kendilerini geliştirmeye devam ettiler… Xavier Dolan da 2019 Festivali kapsamında en çok beklenen isimlerden biri oldu. Dolan’ın Altın Palmiye adayları arasında yer almasının temel sebeplerini oluşturan temaların çoğu aslında Matthias ve Maxime filminde gizli.
İki çocukluk arkadaşı olan Matthias ve Maxime, arkadaşları ile geçirecekleri eğlenceli bir gece esnasında, bir kısa filmde oynamak durumunda kalırlar. Amatör kısa filmin ihtiyaçları ise öpüşmeleridir. Görünüştü masum duran öpücüğün ardından gelen şüphe, iki çocuğun tercihleri ile yüzleşerek, sosyal çevrelerini ve (nihayetinde) yaşamlarını altüst etmelerine sebep olur.
Otuz yaşında olabilir ve altıncı filmini Croisette’de sunuyor olabilir. Bazı eleştirmenler için çirkin ördek yavrusu olan Xavier Dolan, “Mommy” filminin gösteriminden sonra Cannes Film Festivalinin en gözde isimlerinden biri olmuştu. Daha sonrasında “It’s Only the End of the World” filmiyle tekrar gündeme gelen yönetmen, sinemasının temelinde hangi elementlerin olduğunu neredeyse hiç düşündürtmüyor. Kendinden emin bir samimiyet, deneysel sahneler (André Turpin desteğini de atlamayalım), gözyaşı krizleri, duygusal sorgulamalar ve cinsiyet kavramı…
Arkadaşlar arasında keyifli ve uzun bir akşam sahnesiyle başlayan film, iki çocukluk arkadaşının öpüşmesi ile gizli ve kalıcı bir gerilime örnek oluyor. Bu esnada ise kamera Xavier Dolan sinemasının en iyilerine yoğunlaşmaya devam ediyor. Heyecan kavramına referans gösteren durdurulamayan yumruklar, oyuncuların kamera karşısındaki doğallıkları, kamerayı çalan bakışlar, rahatsızlık veren sessizlikler…
Maxime (Dolan’ın kendisinin canlandırdığı karakter), annesini iyiye doğru yönlendirmeye çalışan bir karakter olsa da neticede gelenekselliğinden vazgeçmiyor. Bu anlamda, filmi izleyen Dolan-severlerin gönüllerinde tekrar sevgi fideleri filizlenirken, Dolan karşıtları ise yine narsisizminden yakınmaya başlayacak.
“Mommy” filminden daha az keskin, “Laurence Anyways”den daha az hırslı, hani neredeyse şimdiye kadar gördüğümüz en iyi Xavier Dolan filmi denecek derecesinde… Ama yine de Dolan’ın içindeki en iyiyi henüz çıkartamadığını gösterir nitelikte. İki erkek arkadaş arasında bir tabu olan aşk kavramı, ne Matthias ne de Maxime’in üstlenemedikleri gösterme arayışı ile kalıcı bir kaçışa doğru ilerliyor. Dolan da bu iki arkadaş arasındaki gizli ve kalıcı gerilimi üstün bir dille seyirciye aktarıyor.
Berrak Damlacık