Yapay zekâ teknolojisinin yapabilecekleri ve sınırları belki de yaşadığımız çağın en büyük ve önemli araştırma konularından bir tanesi. Her gün daha da ileriye götürülen bu teknolojinin insan hayatını kolaylaştırması bir yana, yalnızca insana özgü olarak nitelediğimiz duyguları, düşünceleri ve ilişkileri taklit edip edemeyeceği ise hâlen cevapsızlığını korumakta. Spike Jonze’un 2013 yapımı Her filmi ile bu anlamda benzer bir temayı işleyen, Netflix’e çektiği Unorthodox işiyle tanıdığımız Alman yönetmen Maria Schrader imzalı I’m Your Man filmi de benzer bir alternatif romantik bilim-kurgu senaryosu ele alır.
Maria Schrader’ın ilk uzun metraj film deneyimi olan I’m Your Man, kapsamlı bir yapay zekâ algoritmasının ve gerçek bir insandan ayırt edilemeyecek kadar gelişmiş bir robotun, romantik ilişki deneyimini taklit edip edemeyeceğini konu alır. Antik çağ yazıtları ve dilleri üzerine araştırmalar yürüten Alma (Maren Eggert), bir projesine gereken fonu alabilmek için bir deneyde rol almayı kabul eder. Deney, kendi erkek zevkine göre özel olarak tasarlanmış robot Tom (Dan Stevens) ile üç hafta geçirmektir. Tom’un bütün algoritması Alma’yı mutlu etmek üzere tasarlanmıştır ve Alma ile geçirdiği süre boyunca hatalarından öğrenip kendini yenileyebilmektedir. Tipik bir bilim-kurgu senaryosu gibi gözükse de asıl masaya yatırdığı temalar insan zihninin işleyişi, ilişkilerde ne aradığımızı bilemeyişimiz ve maymun iştahlılığımız olan film, yakın dönem Alman sinemasında (bkz. Toni Erdmann) sıkça rastladığımız absürt-realist mizahı da sıkça kullanıyor.
İlk gösterimi 71. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde yapılan film, aynı zamanda Almanya’nın 94. Akademi Ödülleri’nde Yabancı Dilde En İyi Film dalında yarıştıracağı film olma özelliğini taşıyor. Özellikle başrol oyuncuları arasındaki uyum ve -pek de yapay gözükmeyen- yapay zekâ tasviriyle I’m Your Man, yeni dönem Alman sinemasının taze meyvelerinden.