Yarım yüzyıldan fazla bir süredir geleneksel film yapım yöntemlerine meydan okuyan Fransız Yeni Dalga yönetmeni Jean–Luc Godard, 91 yaşında hayata veda etti
Godard‘ın ünlü gizemi, varoluşsal iç görü, devrimci politika ve sanat hakkındaki radikal fikirlere düşkünken, güneş gözlükleriyle süslenmiş esrarengiz zincirleme sigara içen auteur‘ün imajıyla tanımlandı. Ancak kariyeri hiçbir zaman bu karikatürize markaya dayanmadı.
İlk uzun metrajlı filmi olan 1960 meta–noir “Breathless“ ile ünlü olmaya devam etse de, bu ikonik ilk çıkış, ömür boyu iddialı, genellikle çatışmacı bir çalışma başlattı. Filmografisi, tür yapıbozumlarından siyasi konuşmalara ve gelişen bir sanat formu için yeni yollar karıştırmak ve kışkırtmak için tasarlanmış avangard kumarlara kadar her şeyden oluşur. Tüm bunlar boyunca Godard, üretken çıktıları Fransız toplumunun ve genel olarak dünyanın kültürel ve entelektüel eğilimlerini somutlaştıran ve sıklıkla sorgulayan bölücü bir figür olarak kaldı.
Onun mirası, kredilerinin herhangi biri kadar karmaşık ve sınıflandırılamaz. Film tarihinde çok az yönetmen sinemanın durumu üzerinde bu kadar büyük bir etki yarattı ve deneysel dürtüleri zamanla daha cüretkar ve garip hale geldi. Godard‘ın daha “geleneksel“ eserleri bile, savaşta işlevsiz bir toplumla yüzleşirken, anlatısal film yapımının sınırlamalarıyla boğuşuyordu. Bir şapkadan rastgele bir Godard başlığı çıkarın ve farklı bir şeye hazırlanın – Godardian başarısının özü, modern zamanları sorgulamak için aynı sinirli yaklaşımı kullanırken, kendi yüzeysel kenarları hakkında yorum yapan veya onları tamamen görmezden gelen sinemadır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Twitter‘da, “Yeni Dalga film yapımcılarının en ikon kırıcı olan Jean–Luc Godard, kararlı bir şekilde modern, yoğun bir şekilde özgür bir sanat icat etmişti. Ulusal bir hazineyi, dahi bir görünümü kaybediyoruz.”