Söz konusu Hitchcock’sa, ”Yönetmenin başyapıtı…” şeklinde başlayan bir cümlenin nasıl sonlanacağını kimse tahmin edemez. Yine de Psycho’nun yönetmenin en meşhur, en çok konuşulan filmi olduğu iddiasına ayak direyen çok kişi olmaz sanırım. Peki bu filmi bu kadar yücelten, yıllar geçse de konuşulurluğundan hiçbir şey kaybetmemesini sağlayan şey nedir? Psycho neden gerilim filmlerinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir ve bir film karakteri olarak Norman Bates’i bu kadar özel kılan şey nedir?
(Filmi henüz izlemediyseniz Psycho’nun spoiler zaman aşımının uzun yıllar önce dolduğu konusunda sizi uyarıyorum.)
Görünen hayatlarının ardında gizli bir ilişki yaşayan genç bir çiftin otel odasındaki buluşmasıyla açılır film. Karakterlerin özellikleri, birbirleriyle ilişkileri, söyledikleri cümleler bu sahneden itibaren büyük bir gizeme gömülecek filmin bütününü oluşturacak duyguları işaret eden bir hazırlık gibidir. Psycho’un, anbean artışıyla hayranlık uyandıran geriliminin sırrı da bu anlayışın filmin tamımına yayılmış olmasında yatar esasında. Zira filmdeki her bir sahne, hem önceki sahnedeki gerilimi bir doz arttırır hem de bir sonraki sahneye temel oluşturan materyalleri yaratır. Atılan her bir adım korkuyu biraz daha yükseğe taşıyacaktır. Bu açıdan filmin dramatik yapısı, Bates Motel’in yanı başında Norman’ı gözetleyen bir çift göz misali yükselen karanlık malikanenin merdivenleriyle benzeşir. O merdivenin ilk basamağı, hakkında belirli aralıklarla otel odasında buluştuğu bir adama aşık olduğundan fazlasını bilmediğimiz Marion isimli güzel bir kadının hırsızlığı olur.
Marion müşterisinden 40.000 Dolar çalıp şehirden ayrılmak üzere yola koyulduğunda biz de klasik anlatı gelenekleri doğrultusunda filmin bu hırsızlık vakasına odaklanacağı yanılgısını cebimize koyup Marion’ın arabasındaki yerimizi alırız. Onun kaçış macerasına katılmamızla beraber ahlaki yargılarımız yok olup giderken kameranın başından beri takip ettiği bu güzel sarışınla özdeşim kurup onun suç ortağı olmayı kabul etmişizdir bile! Lakin bu birliktelikte ters giden bir şeyler vardır: Hepsinden önce Marion, Hitchcock filmlerinden eksik olmayan saman altından su yürüten karakterlerden biri değildir. Daha polisle ilk karşılaşmasında aşırı tepkileri ve gaflarıyla dikkatleri üzerine çeker. Ve alarm verircesine coşkuyla çalan şu kemanlar! Sahi müzik neden bu kadar abartılıdır? Neyse ki Marion’un yolunu kaybedip Bates Motel’e sığınması uzun sürmez ve film bu şok etkisi yaratan müziğinin hakkını vermeye başlar.
Acemi hırsız Marion’ın yolu, hayatı boyunca bu motelden ayrılmamış yalnız bir adam olan Bates Motel’in işletmecisi Norman’la kesişir. Kadınlara karşı zaafı olduğunu daha Marion’la ilk karşılaşmasında anladığımız Norman, güzel kadını akşam yemeği için akıl hastası annesiyle beraber yaşadığı eve davet etse de diktatör annenin bu davete tepkisi korkunç olur. Marion neyin ortasına düştüğünü anlamaya çalışırken belki de o gün yaşadığı heyecanın ona yettiğine ikna olup sabah ilk iş olarak buradan ayrılıp parayı teslim edip bu hatayı en az hasarla atlatmak için şehre dönmeye karar verir. Ne var ki, bir anlamda genç kadının suçlarından arınma kararına temsil verebileceğimiz bir sahnede Marion’ın tüm düşünceleri ve pişmanlıkları Norma Bates’in bıçak darbeleriyle kan dolu bir küvettenn akan suya karışıp sonsuza kadar kaybolur. Kaybolan bir diğer şeyse filmin başrol oyuncusudur!
O ana kadar filmde yaşanan her olaya yamacından baktığımız karakter daha filmin yarısına varmadan şok edici bir biçimde öldürülünce Marion’dan boşalan özdeşim bayrağını, en nihayetinde hayatı boyunca annesinin boyunduruğu altında ezilmiş zavallı bir ana kuzusundan fazlası olmayan Norman Bates devralır. İşte bizi ikinci ve daha büyük bir yıkıma uğratacak karar da bu olur.
Norman Bates: ”Bir erkeğin en iyi dostu annesidir.”
Babası öldükten sonra annesinin himayesi altında büyüyen Norman ve annesi arasındaki ilişki zamanla sıradan bir ana-oğulunkinden oldukça farklı bir hal alır. Yıllarca hayatına oğlundan başka kimseyi almadan yaşayan Norma Bates’in bir gün evlenme kararı alması zaten çocukluktan beri sağlıklı bir psikolojisi olmayan Norman’ı raydan çıkaran olay olur. Annesine duyduğu sevgi artık oidipus kompleksine varan Norman, annesini başka bir adamla paylaşmanın rahatsızlığıyla baş edemeyince, üvey babasıyla beraber annesini de öldürecek, annesinden başka hiçbir şeyin olmadığı dünyasında açılan büyük boşluğu ise -ofisindeki kuşlara yaptığının aksine- taksidermiyle değil bizzat kendisiyle doldurmaya çalışıp çok sevdiği birini yok etmenin getirdiği vicdan azabının üstesinden gelmeye çalışacaktır.
Bilinçaltında oluşturduğu kendi adiliyet anlayışında, hoşlandığı kızlardan özenle uzak durmayı annesine yaptıklarının cezalarından biri olarak kabul eden Norman, filmin sonunda her şey ortaya çıktığında bütünüyle ortadan kaybolup, yaşama hakkını, eline konan sineğe bile tepkisiz kalarak kimseye zarar vermeyecek bir kadın olduğunu onu gözetlediklerini tahmin ettiği insanlara ispat etmeye çalışan annesine bırakır. Ne de olsa oğlu Norman, aynı yöntemle hasta kişiliğini ve işlediği cinayetleri yıllarca saklamayı başarmıştır.
Hitchcock’un kurallarla çerçevelediği düşünülen sinemasını bile bozguna uğratan Psycho, taşıdığı gizem duygusu ve türsel bilinçle korku-gerilim sinemasının sınıf atlama basamağı olur. Hitchcock filmin süresi boyunca bir taraftan tür kalıplarında ve genel karakter kullanımı kurallarında alışılmadık çıkışlar yaparken bir taraftan da kurduğu doğaüstü-gerçeklik ikilemiyle izleyiciyi içinden çıkamayacağı korunmasız bir gerilim kıskacına alır. 70 ayrı açıdan kotarılan, çekimleri tam bir hafta süren ve sinema tarihinin en başarılı sahnelerinden biri olarak anılan duş sahnesi, müzik kullanımı ve muazzam geçişleriyle korku sinemasının belleklerdeki imgesi halini alır.
Slasher alt türünün ilk örneği olarak kabul edilen ve karakter yaratımındaki gücü, kurgusu ve daha birçok yenilikçi özellikleriyle bu türde bir filmin nasıl çekilmesi gerektiğine ders niteliğinde yanıt veren Psycho için, yazının başında da dediğim gibi, Hitchcock’un başarıyla dolu kariyerinin başyapıtı yakıştırmasını yapamayız belki. Ancak gerilim sineması için dipsiz bir kaynak olan bu filmin, yönetmenin sinema dünyasını en çok etkileyen yapıtı olduğu sarsılmaz bir gerçek.
Psycho Soundtrack (prelude, the murder, finale) by filmhafizasi