Yara ve Boşluk filmleriyle Altın Koza Film Festivali ve İzmir Film Festivali gibi büyük festivallerden ödülle dönüp Oscar aday adaylığı alan ve son olarak Almanya’da Yara filmiyle ödül kazanan yönetmen Onur Güler ile oldukça keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için Fil’m Hafızası ekibi olarak çok teşekkür ederiz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kimdir Onur Güler?
Ben konservatuar tiyatro bölümü mezunuyum. Üniversite yıllarında uzun zamandır hayalini kurduğum sinema ile IFSAK sinema atölyelerine giderek tanıştım. Orada Selim Evci Hocam’la tanışıp ondan birçok şey öğrendim. Sonra Selim Hoca’nın Rüzgarlar (2013) filminde reji asistanlığı yaptım. Ardından Boşluk ve Yara filmlerim geldi. Sektörde çalışmalarıma devam etmekteyim.
Yara ve Boşluk filmlerinizin hikâyelerinin kafanızda nasıl oluştuğunu sormak istiyorum. Birçok film söyleşinize katıldığım için ben biliyorum fakat okuyucularımız için tekrar sormak isterim. Ayrıca filmlerinizde genellikle kadınlar başrolde oluyor. Bunun belirli bir sebebi var mı?
Hikâyeler çok anlık beliriyor zihnimde. Bazen bir haber bazen bir söz bazen de bir müzik… Yara filminin konusu, mesela bir arkadaşımın doktor ablasının ölüm raporu işlerine gitmemek için yalan söylediğini duyduğumda ilgimi çekmişti. Üzerine yoğunlaştım. Hayata dokunan hikâyeler ilgimi çekiyor. Özellikle toplumsal meseleler yapayım diye bir filme başlamıyorum fakat hikâyeyi kurdukça bir bakıyorum o sulara girmişim. Beslendiğim filmler ve kitaplar da o şekilde. Kadınları başrolde oynatma mevzusu ise üstüne düşünmediğim bir soru ama kadınların hayatla sınanması ve mücadelesi daha ilgimi çektiğinden olabilir. Kadın çok küçük yaşta büyüyor ve neredeyse haftanın her günü bence bir film hikâyesi içindeler. Kadın arkadaşlarım ile onların problemlerini konuştuğum zaman hep kendimi şunu söylerken buluyorum: “Ee bu bir film…”
Yara, tam da adının hakkını vererek manşetlerde de “Kabuk Bağlamayan Bir Yara” olarak geçiyor ve son derece önemli bir konuyu ele alıyor. Son dönemlerde çok fazla konuşulan Müslüme Yağal’ın hikayesini siz 2020 yılında bu film ile gündeme getirdiniz. Yara’nın çıkış noktası nedir? Sizi bu filmi çekmeye iten sebep ne oldu?
Hikâyeleri yaşadığımız dönemden, hayattan ve sokaklardan almaya çalışırsanız bu süreç içerisinde başka olaylara da temas ediyorsunuz. Maalesef Müslüme olayı ülkemizin kanayan yarası. Bu olaya benzer bir hikâyenin iki yıl önce filmini çekmiş olmam benim üstün güçlerim olduğu ile değil, ülkemizde olayların tekerrür etmesiyle açıklanabilir. 10-15 yılda bir hep aynı gündemleri yaşıyoruz.
Yara filminde iki birbirini tanımayan kadının kısa süre içerisinde birbirini destekleyecek olması kurgusal açıdan hoşuma gidip beni heyecanlandırdı. Tek mekân içerisinde o sıkışmışlığı iki karakterin -benzetmek olursa- sessiz çığlıklarıyla vermeye çalıştım. Filmin temelini oluşturan adalet sorgusu ise son yıllarda aklımı epeyce meşgul ediyordu. Bu filmde aslında bunu da kendime sormaya çalıştım.
Filmi izledikten sonra hukuk, sağlık, etik, aile gibi kavramları sorgular halde buldum kendimi. Bir söyleşi sırasında size bir soru sormuştum hatta hatırlarsanız, filmde kullanılan ilaçların bilinçli seçilip seçilmediğine dair. Yara’yı çekmeden önce nasıl bir çalışma planı yaptınız? Konuyu nasıl araştırdınız? Bu kavramlar üzerinde uzun süre çalışmak zorunda kaldınız mı?
İşlediğiniz konu içerisinde hem kadın hem adalet hem de doktorlar olunca ve bir de üstüne sosyal medya gibi olayı hızlıca farklı yerlere çekecek bir zaman içerisinde olduğumuzdan bol mayınlı bir film oldu Yara. O yüzden üzerine çok kafa yorarak bir ip cambazı gibi ilerledim diyebilirim. Bu süreçte ölüm raporu yazmaya giden doktorlarla konuştum. Bu tarz hikayelerin haberlerini inceledim. Ölü evlerinde yapılan ritüelleri soruşturdum. Adaleti kendimiz sağlamaya çalışırsak ne olur ve bu nasıl bir his gibi soruları ise kendimle ve çevremle paylaştım.
Biraz filmlerinizdeki karakterlerden konuşalım dilerseniz. Karakterleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Oyuncu seçiminin önemi konusunda neler söylemek istersiniz? Tiyatro eğitimi almış olmanızın faydasını görüyor musunuz oyuncu seçerken?
Tiyatro kökenli olduğumdan karakterlere ve oyunculara karşı ayrı bir ilgim var. Filmin dinamiğini en çok değiştiren unsurlardan biri oyuncudur. Başka bir detay belki bu kadar etki etmez fakat oyuncu, ses ve mekân bir filmin temelini oluşturan detaylar bence. Bu filmde Tülin Özen, Nihal Yalçın ve Nurhan Özenen gibi çok büyük oyuncularla çalışmam benim için büyük bir şanstı. Onlarla çalışmak bana çok şey öğretti. Sorularıyla beni çok zorladılar diyebilirim.
Kısa film yönetmenlerine sıkça sorulan bir sorudur bu. Peki Onur Güler’in uzun metraj film planı var mı? Yoksa kısa film projeleriniz bir süre daha devam edecek mi?
Bir aksilik olmazsa bu yaz ayından itibaren uzun metraj senaryomu bitirmiş olacağım. Sonra fon ve destek arayışına gireceğiz. 2024 yılında filmin setine girmeyi planlıyorum. Bunun öncesinde yeni bir kısa film çekmek istiyorum. Hangi Gece Büyüdüysem kısa filmimi bir aksilik olmazsa Haziran ayında çekeceğim.
O zaman yeni filminiz Hangi Gece Büyüdüysem hakkında konuşalım biraz isterseniz. Bu filminizde de diğerleri gibi toplumsal bir soruna mı değineceksiniz? Konusunu sizden dinleyelim.
Yani aslında bütün derdi olan filmler bana toplumsal bir meseleyi anlatıyor gibi geliyor. O yüzden bu film de yine o şekilde diyebiliriz. Film; hamile olan ve hamileliğini gizli yaşayan liseli bir kızın bebeğini başka bir aileye satma sürecini konu alıyor.
Filmin konusu diğer filmlerinizde de olduğu gibi oldukça ilgi çekici. Bildiğim kadarıyla Hangi Gece Büyüdüysem filminiz için Türkiye’nin kitlesel bir fonlama platformu olan Fongogo’da bir proje desteği açtınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Süreç nasıl gidiyor?
Kürtaj olamamış ve hamile kalmış bir liseli genç kızın hikâyesine maalesef sansürlerden dolayı fon bulamadık. Ekonomik krizden dolayı çekim maliyetleri de çok fazla arttı. Filmlerimizi destek olmadan yapabilmek artık neredeyse imkânsız. Fongogo gibi bir kitlesel fonlama platformu sayesinde filmimize destek arayışındayız. Bu tarz filmlerin herhangi bir yerin sınırlarına dahil olmadan özgürce seyirciyle buluşabilmesinin ancak yine seyircilerin destekleriyle olacağına inanıyorum. Destek ve bağışlar bizler için çok önemli. Buradan da bu filmin yapım sürecine ortak olup destek veren herkese çok teşekkür ederim.
Son dönemlerdeki yoğun çalışmalarınız arasında Fil’m Hafızası’na vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz sevgili Onur Güler. Umarım yeni projelerinizi de yakın zamanda izleme fırsatı buluruz.
Asıl ben teşekkür ederim Fil’m Hafızası ekibine.