Filmde söylendiği üzere: “Bu bir aşk hikâyesi değil, aşkla ilgili bir hikâye.”
Başrollerinde Zooey Deschanel ve Joseph Gordon-Levitt’in yer aldığı 500 Days of Summer çoğu romantik-komedi filmlerin aksine, Tom karakterinin biten bir ilişkisinin ardından yaşadıklarına bakışını ele alıyor. Bunu yaparken aşka dair evreleri klasik akıştan kurtarıp doğrusal olmayan bir şekilde sunuyor.
Filmin başlangıcında, “İzleyeceğiniz şey kurgudan ibarettir, biriyle olan herhangi bir benzerlik görürseniz tamamen tesadüftür. Özellikle de seninle Jenny Beckman, sürtük.” sözlerini görüyoruz. Bu durum filmin kurgu olduğunu söylese de aslında gerçeklerden alıntı olabileceğine işaret ediyor. Senarist Scott Neustadter ülkesinde verdiği gazete röportajında esin kaynağının 2002 yılında London School of Economics’te öğrenciyken yaşadığı bir ilişki olduğunu itiraf etmiştir. Bu noktada hikâyenin gerçekliği; filmi hem diğer emsallerinden ayırıyor hem de Tom ve Summer karakterlerinin ne kadar realist çerçevede ele alındığını gösteriyor. Herkesin karşısına günün birinde bir Tom ya da Summer çıkabileceğini, hatta o karakterlerin ruh haline bürünebileceği hissini veriyor.
500 Days of Summer’da karakterler hakkında izleyicinin ilk fikirleri henüz açılış sahnesinde oluşur. İki karakterin de küçüklükleri kısa bir anlatıyla ele alınır. Tom’un küçüklüğüne değinirken dış ses “Esas oğlan doğru insanı bulana kadar asla mutlu olamayacağını düşünerek büyüdü, bu düşüncesi küçükken dinlediği hüzünlü İngiliz şarkılarından ve The Graduate filmini yanlış yorumlamasından kaynaklanıyordu.” der. Bu sırada küçük Tom’un odasında The Smiths, PIL, Candy gibi hüzünlü aşk şarkıları yapan müzik gruplarının posterleri görülür. Bu kısa anlatıya göre iki karakterin de anne babası onlar küçükken ayrılır ve bu durum iki karakterde tamamen zıt bir görüş oluşturur. Tom, bu evliliğin bitişiyle kendine doğru insan arama fikrini benimser ve âşık olmaya daha da inanırken, Summer aksine aşka inancını yitirir hatta sevgiye değer vermemeye başlar. Çünkü Summer, çok sevdiği saçlarını bile kesebilen bir karakterdir.
Filmin derin anlamlarında Tom’un anlam yüklemelerine ve kendi aklına yattığı şekilde yerleştirmelere ulaşılabilir. İlk görüşte Summer’a âşık olması da bununla ilgilidir. Çünkü hikâye anlatıcısı Summer’ın bulunduğu her ortamda direkt ya da dolaylı bir şekilde ilgi çektiğini söylüyor. İlk konuşma anları ise asansörde Summer’ın, The Smiths dinleyen Tom’a bir şeyler söylemesiyle gerçekleşir. İlk konuşmada ortak yönlerinin birinden bahsetmek doğru insanı bulmak için biraz fazladır. Zaten bu yüzden asansörden inerlerken Tom büyülenmiş gibi âşık olur, Summer bir anlam yüklemeden gider.
Doğrusal akmayan 500 günü bir düzen içinde incelediğimizde 8. gün iki karakterin konuşmalarında Summer, yeni ve heyecanlı deneyimler için o bölgeye taşındığını söyler. Karakterin sorunlu ve karmaşık iç yapısı bu düşüncesine de dayanır. 11. gün izleyici filmde Tom’un psikologluk görevini üstlenen Rachel karakterini görür. Tom ona Summer’la ne kadar ortak yönünü bulmuşsa anlatır. Ama Rachel gayet realist bir yaklaşımla, “Sırf seninle aynı şeylerden hoşlanıyor diye birisi senin ruh eşin olmaz.” der. Ancak Tom anlam yüklemelerini sürdürür ve 28. gün karaoke gecesinde Summer’ın “Gelmeyeceğini söylemişlerdi.” sözünü de kendine önem veriliyormuş hissiyle algılar. Summer’ın da ondan etkilendiği hissine kapılır. Oysa o gece Summer, açıkça bir erkeğe bağlı olmak istemediğini, aşka inanmadığını söyler. Gecenin sonunda Tom’un yakın arkadaşı sarhoş olmanın etkisiyle Tom’un Summer’dan hoşlandığını ağzından kaçırır. 31. gün ise fotokopi odasında ilk öpüşmeleri yine Summer sayesinde gerçekleşir. Bu Summer’ın düşünmeden, anlık kararlarından biridir. Çünkü Summer bir şeyi istiyorsa yapmaktan asla çekinmez ve gerçek aşkı bulduğuna inanmasa da ona bir anda bağlanan birisiyle bunu denemek ister. Bu andan itibaren iki karakter birlikte güzel günler geçirmeye başlar. 34. gün İKEA’da mutlu bir çift olarak gezerlerken 282. gün yine bir İKEA gezisindedirler; ancak Summer, Tom’dan tamamen uzaklaşmıştır ve sadece fiyatlara bakar. Bu süredeki değişim Summer karakterine uyan cinstedir. İzleyenlerin karşısındaki karakter Beatles’tan Ringo Starr’ı seven bir tip. Kimse Ringo’yu sevmez diye bir tabir vardır, ama Summer öyle değildir. Bu sevgi türü aslında Tom ile Summer’ın açmazlarına iyi bir işarettir. 109. gün Summer hâlâ âşık olabilirim düşüncesiyle Tom’a evini açar ve hayatındaki derin konulardan bahseder. İçinde barınmayan bir duyguyu oluşturmaya çabalar. Tom bu davranışlardan sonra “Biz şimdi neyiz?” sorusunu kendine sormadan edemez. Psikoloğu görevindeki Rachel’dan yardım ister ve “Her şey iyi gidiyor diye yıkılmasından korkuyorsun.” cevabını alır. Bunun üstüne Summer’a bu soruyu sorar ama cevap çekim sayesinde izleyiciye aktarılır. Arabayla karanlık bir tünele girerler.
259. gün Tom’un barda yumruklaşma olayında Summer’ın kafasındaki soru işaretleri giderek büyür. Ciddi bir şekilde tartışırlar ve Tom iki arkadaşın birbirine böyle duygusal hareketlerle davranmayacağını söyler. Summer ise karşılık olarak “Senden hoşlanıyorum ama ciddi bir şeyler istemiyorum.” der. Yaptıklarının bir çabalama sonucu olduğunu ifade eder. Buna rağmen Tom’u kırdığı için evine gelir ve ondan özür diler. Çünkü Tom onun için değerli, kendini açtığı kişilerden birisi, ama sadece o kadar.
290. gün ilişkileri bitmektedir ve Rachel yardım için Tom’un evine gelir. Bu sahnede arkadaşları Tom’un durumu için “Amanda Heller’da olanları yaşıyoruz.” der. Aslında bu Tom için sıra dışı bir durum değildir. O, ilişkide olduğu kadınlara haddinden fazla anlam yüklemeyi sever ve onları saplantı hâline getirebilir. Her ne kadar Summer için “O, farklı birisi,” dese de ona karşı duyguları değişmez. Kafedeki sohbetlerinde Summer bitirmeleri gerektiğini söylerken Tom ona “Umrumda değil mutluyum.” diyor. Ancak aşkta tek taraflı mutluluk yeterli midir? Summer, Sid ve Nancy gibiyiz derken Tom kendisinin Sid olamayacağını onu yedi yerinden bıçaklamak istemediğini söyler. Ama Summer, Sid’in kendisi olduğunu söyler.
345. gün Tom’un, Allison adında bir kızla buluşmada olduğunu görürüz, ama Tom onunla ilgilenmek yerine hâlâ Summer’dan bahseder. Allison da ona sorunun Summer’da değil, kendisinde olduğunu söyler. İlişkilerde bir taraf diğerini, onunla eşdeğer sevmeyebilir ve ilişkiler yıpranabilir. Bunun için bir aldatma, ölüm, sınıf farklılıkları gibi durumlar şart değildir. Filmde Tom bunu anlama sürecinden geçer. Çünkü hikâyenin en başında Summer, bir sevgili istemediğini belirtir. Bunu açıklama nedeni ikisinin uyumunu Tom’un yanlış yorumlayabileceği gerçeğidir. İnsan âşık olduğu birine böyle diyemez ve Summer gerçek aşkı Tom’la yaşayamayacağını düşünür. Zaten bu yüzden The Graduate filmini izledikten sonra Tom tepkisizken, Summer filmden ağlayarak çıkar. The Graduate’de çok büyük bir duruma rağmen aşkından vazgeçmeyen karakterlerin hikâyesi anlatılır. Summer böyle bir gerçek aşkı bulamayacağını düşündüğü için ağlar. Summer’ın Tom’a âşık olmadığını gösteren en önemli detay ise Tom’un ona özel hazırladığı müzik CD’sinin ilk şarkısını hiç dinlemediğinin anlaşıldığı diyalogdur. Tom o şarkıdan bahsederken Summer, “O şarkıyı hiç dinlemedim.” der. Bu yüzden filmin tüm akışı Tom’un sevgisine Summer’ın aynı derecede karşılık verememesinden kaynaklanır.
Tüm bunlardan sonra izleyici Summer ne oldu da evlendi diye sorar. Bunu Tom da sormaktadır ve Summer, durumu gayet rahat bir şekilde açıklar.
Filmin en beğenilen yerlerinden Hayaller/Gerçekte olan kısmında Tom hâlâ ümitliyken Summer ona artık tamamen arkadaşça yaklaşır. Çünkü orada hayatının aşkını bulmuş ve ‘en iyi anlaştığı arkadaşına da olması gerektiği gibi davranır. Bunu Tom’un en sevdiği yer olan parkta 488. gün buluşmalarında anlatır ve sadece ufacık bir durumun bunu tetiklediğini söyler. Tom ile filme gitmek yerine kitapçıda oturması ve o an olmasa eşiyle tanışamayacağını söyler ve Tom’a beni kadere inandırdın der. Tom peki birdenbire olan şey ne diye sorduğunda Summer, “Seninleyken asla emin olamadığım bir şeyi hissettim.” der. Tom’un bu acı gerçeği anlaması zor olsa da ikisi de birbirlerinden çok şey öğrenir. Summer evliliğe giden bir yol izleyebilir. Çünkü geçirdikleri süreçte aşk ve kaderin bağlantısını Tom’dan öğrenmiştir. Tom ise tüm bu olaylardan sonra aynı Summer gibi sevdiği şeylere yönelmeyi öğrenir. Mimarlık için mülakatlara hazırlanmaktadır. Filmin sonunda da mülakatta bir kızla tanışır. Tom artık kadere inancını yitirdiğini söylese de yine o hisse kapılır ve ismi Autumn olan karaktere kahve davetinde bulunur.
Tüm bu öğreticiliğiyle 500 Days of Summer finalde izleyiciye, engelleri aşıp birlikte olan bir çift vermektense, engelleri birbirleri sayesinde öğrenip ayrı yollar çizen iki karakteri sunuyor. Bu yüzden en başta da söylendiği gibi “Bu bir aşk hikâyesi değil, aşkla ilgili bir hikâye.”
Eray Meşeli