18-28 Şubat’ta İstanbul’da, 3-6 Mart tarihleri arasında ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek olan 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, bu sene de çok keyifli bir programla karşımızda. Birbirinden farklı tarzda onlarca iddialı filmi bir araya getiren program, dünya sinemasından rengârenk bir kolaj sunuyor izleyicilerine. Sözü uzatmadan, biletleri satışta olan festivalin öne çıkanlarına göz atalım:
Körlük Üzerine Notlar (Notes on Blindness)
Pete Middleton & James Spinney
Festivalde Keşif bölümünün en dikkat çekici filmlerinden biri. Görme yetisini oğlunun doğumundan birkaç gün önce kaybeden yazar John Hull’un deneyimlerinin karanlığın içinde akan etkileyici öyküsü.
Geri Sayım (Counting)
Jem Cohen
İçinden ülkeler geçen, ritmi ve öznelliğiyle insanı kendine çeken bir kent belgeseli. İzlerken bir ara İstanbul’u da ziyaret edeceğimiz filmin en keyifli yanı, sıradan ve gündelik olanı sinemasal bir zerafete dönüştürebilmiş olması.
MA
Celia Rowlson-Hall
Amerika’nın güneybatısında seyir halinde olan modern bir Meryem Ana figürüne dair yorumlarını; ses tasarımı ve beden performansı üzerinden kimi zaman naif kimi zaman da arsızca aktaran MA, müzikleriyle de dikkat çekici.
Anomalisa
Charlie Kaufman & Duke Johnson
Bugüne kadar yaptığı her işle fark yaratmayı başarmış Charlie Kaufman’ın kaleminden, sınırsız düş gücünden beslenmiş güçlü bir animasyon. Yalnız bir adamın tek bir gecede geçen öyküsünü anlatan film insan olmaya, ‘yürek’ten bakıyor.
Bakıp Gülümserim (I Smile Back)
Adam Salky
Ünlü komedyen Sarah Silverman’ın başrolünde olduğu filmde; Silverman’ın alışılmış neşesinin aksine, son derece travmatik hayatı olan bir kadını canlandırdığı bu performans övgüye değer. Evliliğinde, hiç olmadığı biri gibi davranırken; kendine göre olanı da gizli kapaklı yaşamaya çalışan depresif ve sıkışmış bir eşin, annenin dramı.
Yaratıcı Kontrol (Creative Control)
Benjamin Dickinson
Yakın geleceğe dair neler yaşayabileceğimize, hayatlarımızın ne yönde değişebileceğine yönelik yaratıcı teknolojik yorumlarıyla öne çıkan, son dönemin başarılı yönetmeni Benjamin Dickinson imzalı, kayıtsız kalınamayacak çekicilikte siyah-beyaz bir bilim-kurgu.
Viva
Paddy Breathnach
Sıradışı ve inatçı bir ‘kendi olabilme’ öyküsü Viva. Oldukça zor ve direnmeye dönüşmüş bir hayatın tutkulu, renkli anlatımı. Festivalin en kaçırılmaması gerekenlerinden biri.
Düş Kapanı (Dreamcatcher)
Kim Longinotto
Belgeselleriyle birçok ödülün sahibi olan İngiliz yönetmen Kim Longinotto’nun kamerasından, Amerika’nın sokaklarından yükselen bir dayanışma, iyileştirme hikâyesi.
Yeryüzü Aydınlıkken (When The Earth Seems To Be Light)
Tamuna Karumidze & Salome Machaidze & David Meskhi
Sovyet sonrası Gürcistan’da yaşanan toplumsal, ekonomik ve kültürel değişim karşısında sokaktaki insanların; özellikle genç müzisyenlerin, kaykaycıların ve sanatçıların hayalleri ile hayatın gerçekleri etrafında yorumlanabilecek bir anlatım.
Bir Genç Kızın Gizli Defteri (The Diary of a Teenage Girl)
Marielle Heller
Hippi hareketin son dönemlerinde, ilk cinsel deneyimini yaşayan bir genç kızın gözünden aşk, ilişkiler ve özünde hayat… 70’li yılların görsel estetiğinin tadının çıkarılabileceği film, yer yer kullanılan animasyon desteğiyle de hareketli ve eğlenceli bir seyir vaat ediyor.
Sen Benimsin (A Bigger Splash)
Luca Guadagnino
İtalya ve Fransa ortak yapımı olan, en çok müzikleri ve oyuncularıyla öne çıkan Sen Benimsin; ilişkiler odağından klasik bir Avrupa filmi izlenimi verse de dikkate değer.
Janis: Hüzünlü Küçük Kız (Janis: Little Girl Blue)
Amy Berg
Janis Joplin’in kısa yaşam öyküsünü anlatan belgeselin çarpıcı yönlerinin olacağı aşikâr. 1970’te 27 yaşında ölen Joplin’le birlikte o dönemin rock atmosferinden, New York caddelerinden, ilişkilerinden ve en çok Janis’in hayatından geçip gitmek için bu film iyi bir fırsat.
Blur: New World Towers
Sam Wrench
Bir müzik grubunun parçası olmak, aynı sahne üzerinde çok büyük kitlelere seslenebilmek ve en önemlisi, farklılıklara rağmen ortak üretimde bulunabilmek. Efsane İngiliz grup Blur ile turnede olmayı kim istemez?
Masumiyet Müzesi (Innocence of Memories)
Grant Gee
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ni ve bununla birlikte İstanbul’u başrolde anlattığı film, kurmaca ve belgeselin zerafetle harmanlanışına iyi bir örnek. Film; anlatıcının sesinden dökülen çekici cümleler ve pek güzel kurgulanmış görüntüler eşliğinde bir kent ve bellek gezintisine davet niteliğinde.
Beatrice’i Olmayan Boris (Boris sans Béatrice)
Denis Coté
Ölüm, ilişkiler, ruhsal çatışmalar gibi mevzulara Denis Coté’un kara mizah gücüyle yaklaşmak adına güzel bir fırsat. Kanada’da geçen bir hikâyeyi aktaran filmin ses tasarımı ve sanat yönetimi de dikkat çekici.
Prensim (Mon Roi)
Maïwenn
Her ne kadar yine bir evlilik anatomisi filmi gibi görünse de, Vincent Cassel ve Emmanuelle Bercot’nun birbirinde iyi karşılık bulan performanslarını izlemek açısından ilgiyi hak eden bir yapım.
Suikastçi (Nie Yin Niang)
Hou Hsiao Hsien
Her şeyin ötesinde, bir yönetmen filmi olarak listeye alınması gerekenlerden biri. Uzakdoğu filmlerinin dövüş estetiğini sevenler için de festivalin güzide seçimlerinden.
Yeryüzünün Kraliçesi (Queen of World)
Alex Ross Perry
Hikâyelerini insan psikolojisinin derinlerinden aktarmayı seven yönetmen Alex Ross Perry’nin bu filmi, Elizabeth Moss ve Katherine Waterston’ın performanslarıyla tadından yenmez bir gerilime çağırıyor izleyiciyi.
Sığınak (Der Bunker)
Nikias Chryssos
Ailesi tarafından bir sığınak olarak kullanılan bodrum katında eğitilmeye çalışılan genç bir çocuğun insanı geren, kimi zaman da güldüren tuhaf hikâyesi.
Dinle Beni Marlon (Listen to Me Marlon)
Stevan Riley
Marlon Brando’ya dair bugüne kadar bilinmeyen pek çok şeyi izleyiciye sunan bu belgesel, Brando’nun arşivlerden çıkan kendi sesi ve görüntüleriyle keşfe değer bir portre ortaya koyuyor.
Der Nachtmahr
AKIZ
Daha çok AKIZ adıyla bilinen Alman sanatçı Achim Bornhak’ın ilk uzun metrajı olan Der Nachtmahr, büyümenin sancılı hâlini modern bir korku filmine dönüştürüyor. Kararlı ve keskin görsel anlatımın elektronik müzikle birleşimi görülmeye değer.
Ziyaret ya da Anılar ve İtiraflar (Visita ou Memórias e Confissões- 1982)
Manoel de Oliveira
Portekizli yönetmen Manoel de Oliveira’nın vasiyeti olan film, yönetmenin özel hayatına da bir perde aralıyor. Sinemanın önemli isimlerinden olan ve geçen yıl 106 yaşında hayata veda eden Oliveira, bu filmle birlikte seyircisini kendi geçmişine çağırıyor.