Etrafınızdaki herkes ya birer hayalet olsaydı? Hayır, gerçek anlamda değil. Bir var bir yok olsalardı? Gittiklerinde senelerce haberiniz olmasaydı, yavaş yavaş bir delilik hakim olmaz mıydı hayatınıza? Yanınızda olanları sevemeseydiniz, ya uzağınızda olup hayatta olup olmadığını bilmediğiniz insanları sevseydiniz? Ismael de öyle biri olmaktan kaçamıyor işte. 21 yıl önce kaçan ve kendisinden bir daha haber alamadığı karısı Carlotta (Marion Cotillard) ve filmkarakteri Ivan, onun hayatını kaplıyor. Geri kalan küçük kısmı de sevgilisi Sylvia (Charlotte Gainsbourg) oluşturuyor. Bu iki kayıp insan için Ismael’in ve filmin iki ayrı yüzünü görüyoruz. İlk olarak Carlotte’un ansızın ve meteliksiz bir şekilde Ismael ve Sylvia’ya sığınmasına odaklanıyoruz. Hayatından nefret ederek 21 yıl önce kaçan Carlotte’un Ismael’e sığınmasını gerçekçi bulamıyoruz tabii. Daha çok, Hindistan’daki hayatı sona erdiğiden boşluğa düşmemek için geri dönen bir kadın izlenimi yakalıyoruz. Filmde dakikalar aktıkça da Carlotte’un bu tavırları daha çok sinirlere dokunuyor. Sylvia ise kendinden ödün vermeyen bir kadın olarak karşımıza çıkıyor, ama her şeyden çabuk vazgeçmesi Sylvia’nın karakter yapısını bozmaya başlıyor ve hayal kırıklığına uğratıyor. Diğer yandan Ismael’in Sylvia’dan mı yoksa Carlotte’dan mı yana olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz ve Carlotte ile olan hikâyenin derinliklerine inemeden yüzeysel bir geri dönüş hikâyesi izliyoruz.
Ismael’in ikinci hayaleti olan Ivan (Louis Garrel) ise hikâyeye farklı bir renk katıyor. Ismael, Ivan hakkında bir film çekiyor ve bu filmin senaryosunun gerçeğe dayanıp dayanmadığını anlayamıyoruz. Filmin yapım aşaması Ismael’in krizlerden krizlere girmesine neden olacak seviyede ilerliyor. Tabii bu krizlerde hayatının alt üst olmasının etkisi de büyük. Geçmişinden kaynaklı olarak durmadan gördüğü kabuslar da krizlerinin çıtasını yükseltiyor. Ama bu filmin senaryo ve çekim sahneleri, Ismael’s Ghost’u Carlotte’tan daha ilgi çekici kılıyor. Diplomat Ivan’ın gizemi çözülemeden film sona eriyor.
Senaryoyla ilgili birçok sorun olduğu aşikâr. Derinlikli olmayan ve arka planını kesinlikle öğrenemediğimiz olayların olması da bunun en büyük kanıtı. Oyuncu performanslarıyla kurtarılmaya çalışılan Ismael’s Ghost izlemesi keyifli, ama daha birçok yönden geliştirilebileceğini söyleyebileceğimiz bir film. Tek sevilebilecek taraf Ismael’in geçmişiyle kariyerine saplantılı olmayı bırakması ve filmin bu yönde şekil alması. Bir bakıma Ismael’in, karısının onu terketmesiyle içinde oluşan boşluğu sonunda doldurabildiğini görüyoruz. Senaryonun pek de başarılı olmamasına karşın Arnaud Desplechin’in yönetmenliği, filmi izlemeyi keyifli kılıyor ve en azından Marion Cotillard, Charlotte Gainsbourg, Mathieu Amalric’in performansları için izlenmeyi hak ediyor.