Geleneksel aile yapısının gölgesinde, Pakistan’da yaşayan evli bir çiftin hikâyesi üzerinden şekillenen Joyland (2022), izleyicisini toplumsal cinsiyet rollerinin, kuşak çatışmalarının ve bastırılmış arzuların çarpıcı bir panoramasına davet eder. Haider, karısından gizli erotik bir dans tiyatrosunda çalışmaya başlar ve burada bir trans sanatçıya âşık olur. Bu ilişki, hem onun hem de ailesinin bastırılmış duygularını, arzularını ve toplumla olan çatışmalarını görünür kılar. Aşk, sadakat ve kimlik arasında sıkışan karakterler hem kendi iç dünyalarıyla hem de toplumun değişime direnen bakış açılarıyla yüzleşmek zorundadır. Joyland’de baş karakterler, geleneksel ve modern değerler arasındaki çatışmayı temsil eder. Haider, ataerkil toplumda erkeklik rollerine sıkışmış bireyi simgelerken; Biba, toplumun dışladığı ama varoluş mücadelesiyle direnen bir özgürlük ve kimlik sembolüdür.
Filmin en sarsıcı sahneleri, küçük bir beden diliyle dahi büyük anlamlar yüklenmiş anlardan oluşur. Kadının, denize hiç girmemiş olması ya da intiharıyla geride kalanlara bıraktığı sorular; toplumun bir bireyi nasıl yavaş yavaş tükettiğini gözler önüne serer. Joyland, aşkın biçimden bağımsız bir insan hâli olduğunu hatırlatırken, seyirciyi tek bir soruyla baş başa bırakır: Bir insan hem çok sevilip hem de neden kendini bu kadar yalnız hisseder?