Annesi kucağında ailenin yeni üyesiyle içeri girdiği anda, dört yaşındaki Kun’un iç dünyasında bir şeyler yerinden oynar. O güne dek ailenin merkezinde olan, her bakışın, her gülümsemenin odağı olan Kun, minik kız kardeşi Mirai’nin gelişiyle birlikte görünmezleştiğini hissetmeye başlar. Kun bu sızıyla başa çıkmak için bağırmaz ama içten içe öfkelenir, yer yer hırçınlaşır. Bahçeye kaçar ve bir ağacın gölgesinde hayal kurmaya başlar. Ve orada, zamanın çizgilerini aşan bir yolculuk başlar.
Kardeş kıskançlığı dışarıdan bakınca basit bir mızmızlık gibi görünür. Ama aslında, küçücük bir kalbin içine çöken ilk büyük sorudur: “Ben hâlâ önemli miyim?”
Cannes’da dünya prömiyeri yapan Mirai (2018), her evin köşesinde yaşanan o tanıdık duyguyu anlatıyor, “kardeş rekabetini”. Mamoru Hosoda ve ekibi, çocukluğun büyülü ama bir o kadar da karmaşık dünyasına sevgi dolu bir pencereden yaklaşıyor. Mirai, her şeyin yeni olduğu, her duygunun ilk kez yaşandığı, sevginin yön değiştirdiği ama hiç eksilmediği o yaşları; yalın bir incelikle resmediyor.
Çocuk olmanın ne demek olduğunu hatırlatan, kalbin derinliklerine usulca dokunan bu hikâye, Mubi’de gösterimde.