Hayatta bazen şanssızlık olarak nitelendirdiğiniz şeylerin bambaşka güzelliklere dönüştüğünü deneyimlemişsinizdir. Cineteca Di Bologna da benim için biraz böyle oldu. Bologna’ya gitmeden hemen önce gözüme çarpan bir adresti Cineteca Di Bologna. Bu vakfın bünyesinde bir sinema salonu ve bir de Biblioteca Renzo Renzi adında kütüphane var. Sinema ile ilgili inanılmaz bir fotoğraf, film ve doküman arşivi var.Yani birkaç gün içinden çıkmadan geçirebileceğiniz hacimde!
Eğer yolum düşerse uğrarım diye not ettim adresini. (Via Riva di Reno 72-40122) Güneşli bir pazartesi fırsatını bulup dikildim kapısının önüne.Öncelikle labaratuvar kısmına girip ısrarla ve inatla içeri girmeye çalışıp, sevgili İtalyanlardan burada gezip görebileceğiniz bir şey yok cevabını aldıktan sonra doğru noktaya yönlendim.
Yakınlaştıkça duyduğum heyecan, bu enfes film araştırma ve arşiv merkezinin sadece ve sadece PAZARTESİ günleri kapalı olduğunu öğrenmemle aside dönüşüp midemi yaktı. Hemen yanı başında bulunan Cinema Lumière’nin avlusunda makus talihime methiyeler düzerken akşama gerçekleşecek film gösterimlerine gözüm takıldı. İşte o an o midemdeki asit kelebeklere dönüştü adeta. Çünkü akşama Federico Fellini’nin restorasyonlu Amarcord filmi gösterilecekti. Hem de kim tarafından restore edilmiş? Giuseppe Tornatore! Üstelik bu versiyon Venedik Film Festivali gösteriminden sonra gerçekleşecek olan seansların ilk günü. Bunu kaçıramazdım! Böyle bir sürprizle akşam programım netleşti.
Cinema Lumière, Cineteca Di Bologna bünyesinde faaliyet gösteren güzel bir sinema salonu. Scorsese ve Officinema/Mastroianni adlarında iki salonu var. Avluda ve sinemanın içerisinde büyüleniyorsunuz. Kült filmlerden posterler, eski usül sinema tasarımı. Görmeye alıştığımız tek tipleşen sinema salonlarından sonra ruhu olan mekanlar içinizi açıyor. Kült filmlerin gösteriminin yanı sıra yeni dönem bağımsız sinema örneklerini ve ana akımdan filmleri de barındırıyordu programı. O ayki programdan Lobster, Dheepan, Black Mass ve The Martian’ı örnek verebilirim. Ama Federico Fellini’nin filmi gösterimdeyken diğerlerinin hiçbir şansı yoktu. Usta yönetmeni kendi ülkesinin sinemasında izleyecektim. Ah bir de Rimini’de olsaydım tam olurdu! Bu arada sinema salonunun çevresinde vakit geçirmek isterseniz Centro Sociale Giorgio Costa adında bir lokal var. Biralardan Monti tavsiyesini değerlendirmenizi öneririm.
Günün memnuniyet skalası adeta tavan yaparak ilerledi ve film zamanı geldi çattı. Fellini’nin Amarcord’u üzerine yüzlerce analiz ya da izlenim yazısı yazılmıştır elbette. Bu yazı öyle bir hale bürünmeyecek fakat şunu söylemeliyim ki böyle anlamlı bir yerde bulunmak, bu eseri izleyebilmek hayatımın en özel günlerinden bir tanesinin unsurlarından oldu. Bakış açınızı ve kucağınızı alternatif olasılıklara açarsanız hayatın size her yerden bir şeyler sunduğunu fark edebilirsiniz. Fellini ile Rimini’de görüşmek üzere sözleşerek sinema salonundan fırladım. Sinema bir ziyafet ama karın açlığı da ayrı bir gerçek. Rezervasyon saatini kaçırmamak için koştura koştura oradan çıkmam da hiç sudan bir sebepten değildi. Tartufo! Evet trüf mantarı ki bu da ayrı bir yazı konusu.
Yazının ana fikrini Forrest Gump’tan bir replik özetliyor;
Hayat bir kutu çikolata gibidir.İçinden ne çıkacağını asla bilemezsin.